7 Şubat 2011 Pazartesi

hezeyanlar

Aşk dünyanın en güzel ,dünyanın en berbat şeyi. Tarihe bakıldığında gıpta ettiğimiz Leylası, Şirini, Ferhat'ı aslında şanslı olanlardır. Aşk karşılıklı olursa kainatın en güzel duygusudur. Ama gelin görün ki her zaman karşılıklı değildir hatta çoğu zaman karşılıklı değildir. Genelde aşık olanda sevda çeken de seven de bir kişidir ama aşkta iki kişi olmalıdır. İşte bu yüzden hayatı son derece yaşanılır kılan da aşktır, çekilmez kılan da. Yakar, yıkar, parçalar, hasta eder, kendinden geçirtir, öldürür, süründürür, mecnun eder, meftun eder, mefta eder, yeri gelir katil eder. İçinde bu kadar tezat barındıran başka hiç bir şey yoktur herhalde. Aşk başa gelince akıl senelik izne çıkar derler, imkansızı imkanlı kılan dünyadaki yek mucizedir. Mucize olduğundan öyle pek sık yaşanmaz, tesadüfen iki kişinin aynı anda birbirlerine aşık olması çok zordur yani.


Sevda genelde tek tarafın başına gelir. Hisler beslenen kişinin bir müddet haberi olmaz, haberi olduğunda da kendi acısından makul gördüğü gibi hareket eder. Ya kaçar ya karşılık verir genel itibariyle. Ama bilmediği yada umursamadığı şey bunu karşısındaki kişinin nasıl aldığıdır.Burda bahsi geçen durumdaki seven kişinin duyguları girer işin içine. İnsan sevince yada aşık olunca dünyayı algılaması da olayları algılaması da değişir. Daha bir farklı bakar dünyaya, daha bir dikkat eder güzelliklere etrafındaki.

Bir sohbet esnası. Kızın yanağının sağ kısmı yukarı kıvrılır. Işık fotonları dudak kıvrımına vurur bir kaç mili saniye. Geri yansır yine bir kaç milisaniye. Er kişinin gözüne gelir kör noktaya vurur, nöronlara beyine iletilir bilgi, geçen süre hala milisaniyeler. Beyin bilgiyi aldıktan sonra bilgiyi işleyen nöronlar/hücrelerin ger biri paralel aynalar gibi sonsuz düşünceler imgeler üretmeye başlar. Geriye doğru bilgiler taranır, neden böyle yaptı, ne hissediyor kabilinde milyonlarca senaryo üretilir. Kız belki apayrı bir şeyi düşünüyordur o sırada evde olan bir şey mesela. Demek istediğim nokta seven sevdiğini hayatının merkezine koyar her şey onun etrafında döner. Ama karşı taraf için aynı şey geçerli değildir, umursamıyordur bile, yada belirli bir miktar umursuyordur. Er kişi onun hayatının merkezinde değil dış çemberindedir. Ve işin kötüsü,en azından er kişi için kötüsü, kız bunların farkında değildir. Umarsızca hareket eder konuşur ki o sözler bazen kurşun misali deler geçer karşısındakini. Dünya yansa umursamayan er kişi için oysa onun ağzından çıkan her nefes önemlidir. Her şeye farklı anlamlar katar mantıklı veya mantıksız. Bir amaç arar daha doğrusu bir umut ışığı arar. Kızların ağzından çıkanla aslında söylemek istedikleri çoğu zaman tutarsızdır, buna bel bağlar. Bir gün acı gerçek yüzüne çarpana kadar o kızı başkasının kolunda görene kadar da umudunu yitirmez.

Bahsettiğim senaryo üretimi sevgiliyi düşünürken de devam eder. Gerçek hayatta umduğunu bulamadıkça hayallere daha bir sığınır olur. Gerçekten kaçışın gerçekten kopuşa, aşkın hülyalı hallerinin şizofrenik depresif ruh hallerine dönüştüğü mevcut olsa da genelde bu tür düşünce hezeyanlarının sıklığı azalarak biter bir gün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

About Us

Recent

Random