Bugünleri gördükçe soğuk savaşı nasıl bir toplumduk merak eder oldum. Zira bence günümüze oldukça benziyordur. Tahminim o dönemde de Türk toplumu olarak Sovyetler hakkındaki bilgileri Washington Post'tan, ABD hakkında bilgileri Moskova'dan gelen yayınlardan almışızdır. ABD destekçileri, Moskova menşeili yayınları okumaz, yalan asparagas demiştir. Sovyet yanlıları da ABD kökenli yayınları taraf olmakla yalan haber propoganda yapmakla suçlamıştır. Tanıdık geldi mi senaryo? Birbirine zıt giden iki taraftan birinin kendi yaptığı yanlışı ya da diğer tarafın yaptığı iyi bir şeyi kendi yayınlarında yansıtması mümkün müdür? Propoganda kavramına ters bir kere. Günümüzde gazeteciliğin geldiği nokta bu aleni propoganda yapılıyor, hükümet leyhinde aleyhinde benim derdim o değil, benim derdim gazetelerin propoganda merkezlerlerine indirgenmesi. Savaş zamanlarında olur bu zira. Gerçi hoş mevcut ortamda laik satanların eline M-16, şeriat satanların eline keleşi verirsen o yıllardaki savaş ortamına gireririz 2 dakika da.
Toplumsal histerileri bilir misiniz? Mesele Ruanda'da soykırım nasıl oldu. Radyonun biri yayın yapıyor hutular şöyle hutular böyle-belgesel ve filmlerde gördüğüm kadarıyla hutularla tutsular arasında belirgin bir fizyolojik fark yok ama yine aynı kaynaklara göre burunları farklıymış- Bir gün bir yayın geliyor hutulara ölüm hop soykırım. Çok mu uçuk geldi? Olan biten bu yalnız ne eksik ne fazla. Toplum kaynama noktasına geldiğinde neler olabileceğinin örnekleri mevcut tarihimiz de. "Ata'nın evi bombalanmış" Arif kap mavzeri Yunanistan'a giriyoz. Gaz toplumuyuz vesselam. Aynı şey bir noktada türban savsatası yüzünden gerçekleşirse yazık olur cidden. Şu an -tarafların sandığının aksine- toplumun genelini çok fazla ilgilendiren bir konu değil ama bu şekilde kaşınmaya devam edilirse olur mu olur.
İşin ilginci hiç kimsenin, haberi kim vermiş, nerden biliyormuş, görmüş mü? diye sorgulamaması. Hakemleri düşünün farzı misal. Bütün maç boyunca sahanın altını üstüne getiriyorlar. 3 tane de yardımcıları var. Yine de sahanın genelinde olan biten her şeyi düzgün göremiyorlar yargılama hatası yapabiliyorlar ki küfrediliyor o kadar hakemlere. Buna itiraz eden çıkmaz sanırım ama iş köşe sahibi bir gazeteciye gelince işin rengi değişiyor. O kokteyl senin bu sergi benim diye gezerken bu zevatların 814bin küsür kilometrekarelik bir ülkeye hakim olduğuna, olan biten her şeyi gördüğüne, yargılarının doğruluğuna inanıveriyoruz.
Fotoğrafçılık sanatı, gerçeğin sanatçının objektifinden yansıması;sinema sanatı gerçeğin yönetmenin kamerasından yansıması; edebiyatta gerçeğin yazarın kaleminden yansımasıdır. Yani bir yazarın-misal bu yazı- yazdığı yazı gerçeğin kelimelerle tasviri değil, gerçeğin yazarda yarattığı yansımaların betimlemesidir. Diğer bir deyişle hiç kimse bütün bakış açılarına hakim olamaz, ademoğlu fiziki olarak kısıtlanmıştır. Bir yazarın dediği salt fikirlerinle uyuşuyor diye vahiy muamelesi yapmak abesle iştigaldir.
Ama bana en ilginç gelen nokta, bazı gençlerin bu konuda fikir sahibi olarak politik duruş sergiledikleri yanılgısına kapılmaları. Politiklik buysa ben apolitik olarak kalmaya razıyım. Dişe dokunur bir mevzu değil, çözülse de çözülmese de ülkenin bir kazanımı olmayacak. Olacak olan şey ne biliyor musunuz? Bir sabah uyanacağız ve bir bakacağız, bu ülke yaşadığımız ülke değil. Berlin duvarı yıkılmış 45 yıl boyunca trişkadan bir düşmanlığa inanmışız. Olan kayıp giden zamana olmuş yarım yüzyıl boşa gitmiş. Olacak olan budur, mevzuya taraf olan kodamanlar aynen soğuk savaş taktiklerindeler. Sıcak çatışma yok gerginlik tırmanık dursun ki kendi işlerine bakabilsinler. Sovyetlerle ABD'nin 45 yıl boyunca yaptığı buydu, gerginliğin kaymağını yemek. Türban konusu yasal mevzuatı olan bir konu, çözecek yer meclis ve yasağın olduğu kurumlar. Belirli bir ictihatı var, içtihat değişirse yasalar tekrar değişir, o zaman ilgili kurumlar iç tüzüklerini yeniler.
Uzun lafın kısası bu mevzu bizi ne uzatır ne kısaltır. Zaten yasal bir konu olduğundan bu konuda politika üretilmesi gibi bir durumda söz konusu değildir. Siyasilerin-her ülkedeki- belirli zokaları vardır, belirli zamanlarda bu zokaları atarlar-genelde sonuçlarını düşünmeden- gençler de yutar apolitiklikten politikliğe terfi ettim zanneder.
29 Ekim 2010 Cuma
türban
New
Soğuk savaş ve türban
Soğuk savaş ve türban
Reviewed by Dokkaebi
on
06:51
Rating: 5
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder