Şehitler ölmez vatan bölünmez, en büyük asker bizim asker sloganlar iyi güzel ama giden geri gelmiyor olan geride kalanlarına oluyor. Her şehit sonra vatan millet Sakarya nidalarıyla kahrolsun pkk diye pkkya beddua okumak çözüm olsaydı şimdiye kadar çözülürdü bu sorun. Peki sorun gerçekten nerde? Gerçek suçlu kim?
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, bu olayda normal vatandaşlar ve Mehmetlerimiz en az suçlu olan insanlar. Mehmetlerimizle aynı kefeye koymayın diyenler çıkar ama o dağlarda ölen pkklar da it değil bu vatanın saf çocukları, kandırılmış olabilirler, bu ülkenin ordusuna silah çekmiş olabilir ama neticede yine bu ülkenin çocukları en az suçlu denemez belki ama asıl suçlu onlar da değil. Her şehitte ah anam vah anam diye ağlanmıyor olabilirim, işin aslı gerçekten bir şey hissetmiyorum en azından toplumun genelinin beklediği anlamda bir şeyler, hissettiğim şeyler kızgınlık, çaresizlik ve öfke,daha da ziyade acımak. Burada yazıya parantez açıcam bir paragraf sonra devam edeceğim.
Bu yazı 1980 Kenan paşa nezaretinde hazırlanmış darbe anayasasına göre suç unsuru teşkil etmektedir, yani şu an bazı bakış açılarına göre halkı askerlikten soğutmak suçunu işliyor olabilirim. Ama gelin görün ki bu suçu anayasa ekleyen Kenan Evren bu halkı askerlik dahil her şeyden soğutan adam olmasına rağmen hala yargılanmamıştır. Eğer dava açılır da yargılanırsam, anayasadaki eşitlik ilkesi gereğince Paşanın da yargılanmasını talep ediyorum saygılarımla arz ederim.
Kenan Evren çoğu şeyin başı, bilen bilir gerçi ama bilmeyenler adına söyleyeyim. Abdullah öcelan örgütü kurduğunda takvimler 1979u gösteriyordu. Bir yıl sonra darbe ve sıkıyönetim geldi. Şimdi burada sormak gerekmez mi, sıkıyönetim zamanında bazı insanlar soluk alsa tutuklanırken PKK nasıl oldu da bu kadar palazlandı? PKK nasıl kuruldu, bu silahları nasıl buldu?
70lerde sağ-sol davasının doruk noktalarında devleti yöneten beyaz Türkler, derin devlet vede TSKdaki bazı kişiler bu kavgaya taraf oldular, buraya kadar anlattıklarım bilinen gerçeklikler, kanıt göster filanla gelmeyin lütfen. Bu taraf olmada bu kurum ve kişilerin sol bilinen örgütlere karşı olan para-militer güçleri silahlandırdılar-bknz: Hizbullah. Diğer bir taktikleri de solu parçalamaktı. PKK işte bu diğer taktiğin eseridir. PKKnın kullandığı ilk silahlar ABD, İsrail ya da bilmem hangi ülkeden değil bizzat kendi ülkemiz insanlarımız tarafından temin edildi. Sıkıyönetim zamanında PKKnın eylemleri medyadaki karartma yüzünden günyüzüne çıkmamış olabilir ama örgüt mevcuttu. Özal ve yeniden demokratikleşme sürecinde örgüt adını duyurmaya başladı. Özalın ilk başlarda bi kaç çapulcu diye nitelediği örgüt bugün hala hükümetin ve devletin başını ağrıtmaktadır. Şimdi burada sormak istediğim soru şu, 80li yıllarda ülkeyi yönetenlerin, Özalın hiç mi suçu yok?
Yıllardır politikacılar ve bürokratlar olaya yüzeysel yaklaştılar görmezden gelirsen sorun kalmaz misali kafalarını kuma gömüp maaşlarını almaya baktılar, hala da aynı şeyi yapıyorlar. Gerçi artık en azından ortada bir sorun olduğunu görüyorlar. Bu sorunun kökenleri Osmanlıya kadar gider, Wilson prensipleri size bir şey hatırlatıyor bilemem ama o prensipleri hatırlıyorum. PKKnın homojen bir örgüt olduğunu düşünme gafletine düşenlerden değilim. Örgüte katılan peşmergelerin hepsinin ayrı amacı olabilir ama devletin sorunu çözme tekniği tamamen yanlış. Yeni üye sağlamalarını engellemek yerine yıllardır mevcut üyeleri bitirmeye çalışıyorlar. Her operasyon örgüte propaganda malzemesi sağlar ve yeni üyeler katarken nereye kadar?
Gelelim TSKlerine, başlamadan önce söyleyeyim askerliğimi kısa dönem jandarma er olarak Samsunda yaptım. Ama askerliğimi yapma sebeplerim çoğunluktan farklıdır, birincisi işime gücüme engel olmasın istedim, 2.si iyi kötü devletin imkânlarından yararlandım, borcumu kısa vadede vergi olarak ödeyemeyeceğime göre devletin kabul ettiği askerlik hizmeti olarak yaptım. Mecburi askerlik hizmetinin gereksizliğine inananlardanım. Devletin herkesi 6/15 ay askerlik yaptırmasının sebebinin ilerde savaş çıkarsa diye eğitim vermek olduğuna inanmıyordum, öyle olmadığını gördüm. Şu an mevcut askerlere verilen eğitimle savaşa girersek Allah sonumuzu hayretsin. Birincisi o kadar para veriliyor silahlara, orduya o kadar kaynak ayrılıyor ama çoğu asker, hizmeti sırasınca maximum 10 mermi atar. İkincisi ordudaki çoğu şey, er ve eratlara yönelik her şey göstermeliktir. Teftişler içindir yapılan her şey. Teftiş biter herkes yayar, teftiş zamanı gelir herkes söyleneni yapar. İkincisi askeriye hiyerarşik yapılanmadır ama gelin görün ki bu pekiyi bir şey değil. Şöyle anlatayım bir bölük en üst kumandanın krallığıdır. Her ne kadar saçma olursa olsun söylediği her şey emirdir, ve o bölükteki herkesin-özellikle astı olan kumandaların- asli amacı bölük komutanı memnun etmektir. Bölük komutanın asli amacı bir üst kumandanı memnun etmek diye gider. Buraya kadar sorun yok ama bir birlikte en üst rütbeli komutan astlarından ve emrindekilerden askerlikle ilgili şeyler isterse. Maalesef öyle olmuyor askerlik dışında her şeyi yapıyor bazıları. Zorunlu askerliğe karşı çıkmama vesile olan 2. durum, uygun veya değil yaşı gelen herkes askere alınıyor. Madde bağımlısı, hırsız, tinerci, deli hiçbir ayrım yok. Ha bu o kadar da kötü bir şey değil ama ne zaman değil onu da söyleyeyim. Bağımlıyı rehabilite edersen, hırsızı adam edersen, deliyi ıslah edersen. Şimdi batıdaki sorun bunlar.
Doğuda tahminim kazın ayağı biraz başkadır ama genel çerceve aynı. Oraya giden adamlar doğru düzgün silah kullanmayı bilmiyorlar, karşılarındaki peşmergelerin hayatı dağlarda geçiyor. 5-0 geriden başlıyor bizim Mehmet. Ayrıca olayın vahamatini yanında bir şehit verene kadar algılayamıyordur çoğunluğu. Doğuda 15 yıl görev yapmış bir komutanım sözüdür, doğudaki ölen erlerin %90ı kendi hatasından dolayı ölür.. Komutanlarının sözlerine tecrübelerine kulak asmamaktan dolayı diğer bir deyişler. Bu kadar erin şehit olmasının diğer sebebi yetki sorunudur-komutanlarımdan duyduklarım. Bir uzman çavuş anlatıyordu, önümüzden geçiyorlar ama sesimizi çıkartamıyorduk bazen de bilerek çıkarmıyorduk. Vur emri teyidini almadan ateş açamıyorlarmış.
Şimdi orduyla ilgili diğer soruna gelelim, techizat ve altyapı eksikliği var doğudaki karakollarda. Cesaretle bir yere kadar, mangal gibi yüreğin de olsa kurşun deler geçer acımaz. Ulaşım sorunu var peşmerge yürüyor 5 kilo yükle Mehmet yürüyor 30 kiloyla, ondan sonra vuruşun aslanlarım. Ha bir de bunun bedellisi var sahi, ben bedelliye karşı değilim ama bu işi çözebilecekken bi halt yapmayan politikacı bürokrat tayfasının çocuklarına 2 sene yaptıracaksın. Üst kademe komutanların, politikacıların, bürokratların tuzu kuru tabii. Onlara giren çıkan yok ki sorunu çözsünler. Bu mevcut durum, PKKnın varlığı 3 bizden 5 PKKdan olayı hem Türkiyedeki beyaz Türklerin çoğunun, hem de PKKnın asıl elebaşlarının işine geliyor. Sorunu iç politikaya malzeme etmek varken ne diye çözsünler ki? Ordu kaynaklarını azaltmak pahasına çözer mi sorunu? Bir düşünün NATOdaki sayılı güçlerden biri olan, dünyanın sayılı ordularından biri nasıl oluyor da 30 yıldır bir örgütün kökünü kurutamıyor? Nasıl oluyor bu Allah aşkına?
Şimdi esas mevzuma geliyorum, ölen askerlere üzülmek midir duyarlı olmak? Pkkya lanet okumak mı yoksa? Yoksa oturup nerde sorun var diye düşünmek midir? Bu olayda esas suçlular kimler? Sizler kimlerehesap soruyorsunuz? Demem o ki oradaki askerler vatan için ölmüyor, bazı yönetici tayfasının çıkarları uğruna ölüyor göz boyamak adına vatan için öldüler deniliyor. Orada şehit olan askerlerin iki suçu var; hiçbir şeyi sorgulamamak ve dikkatsizlik. Bu ölümlerin tek suçlusu terör örgütü pkk değil, tetiği çeken ele cezayı kesmekle bu dava bitmez. Beni üzen şey şehitlerden ziyade bunların hiç birinin hesabını soramıyor olmak. Zİra şehitlere üzülmem onları geri getirmeyecek ama hesap soramamak yeni şehitlere yol acacak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder