24 Kasım 2010 Çarşamba

kötü film nasıl olura örnek; titanik 2

05:01
   Normalde filmlerin içeriğine ait bilgi vermeyi sevmem-spoiler tabir edilen- ama bu yazıda bolca spoiler olacak baştan uyarayım. Mantık hataları, çekim hataları, kurgunun boktanlığıyla bunu hak etti çoktan. Her şeyden önce film yanlış başlıyor çat diye olaya girip buzulu göçertiyolar. ya buzula gitmeden yada gittikten sonra biraz vakit geçsin bırak. adam ayak basıyor bismillah demeden buzul çöküyor. O vakte kadar  akılları neredeymiş?

30 Ekim 2010 Cumartesi

cadı avı aslında soykırımdır

08:21

,Pek çok insanın gerçekliğinden şüphe ettiği ama günümüzde anlam genişlemesiyle kullanılan bir kavramdır cadı avı. 12. yydan itibaren kilisenin başlattığı bu uygulama 20.yyda Hitlere ilham veren kapsamlı bir soykırımdır. Kiliseyle anlaşamayan tek suçları farklı olmak yada malvarlıkları olan binlerce insan çeşitli şekillerde öldürülmüştür. Avrupa'nın bugünkü halinde dahi bu mirasın izlerini görmek mümkündür. Direkt kavimden başlayıp, sakatlar,yaşlı ve yalnız yaşayanlar, yerleşik olmayanlar, hristiyanlığa mensup olmayanlar-bknz bmnin soykırım tanımı, çingeneler,ebeler-kilisenin şifa tekelini kırmak gibi bi gaflette bulunan şansız insanlar, kilise dışında eğitim veren insanlar, doğayla barışık yaşayanlar, avrupa'daki yerleşik kavimlere mensup olmaya yada tek suçları kilise üyeleri tarafından sevilmemek olan, tek suçları farklı olmak olan tam anlamıyla kapsamlı bir soykırımdır. Tarihin kaydettiği en kapsamlı normalleştirme, ötekiyi yok etme hareketidir.

29 Ekim 2010 Cuma

Soğuk savaş ve türban

06:51
Bugünleri gördükçe soğuk savaşı nasıl bir toplumduk merak eder oldum. Zira bence günümüze oldukça benziyordur. Tahminim o dönemde de Türk toplumu olarak Sovyetler hakkındaki bilgileri Washington Post'tan, ABD hakkında bilgileri Moskova'dan gelen yayınlardan almışızdır. ABD destekçileri, Moskova menşeili yayınları okumaz, yalan asparagas demiştir. Sovyet yanlıları da ABD kökenli yayınları taraf olmakla yalan haber propoganda yapmakla suçlamıştır. Tanıdık geldi mi senaryo? Birbirine zıt giden iki taraftan birinin kendi yaptığı yanlışı  ya da diğer tarafın yaptığı iyi bir şeyi kendi yayınlarında yansıtması mümkün müdür? Propoganda kavramına ters bir kere. Günümüzde gazeteciliğin geldiği nokta bu aleni propoganda yapılıyor, hükümet leyhinde aleyhinde benim derdim o değil, benim derdim gazetelerin propoganda merkezlerlerine indirgenmesi. Savaş zamanlarında olur bu zira. Gerçi hoş mevcut ortamda laik satanların eline M-16, şeriat satanların eline keleşi verirsen o yıllardaki savaş ortamına gireririz 2 dakika da.

15 Ekim 2010 Cuma

bir ayrılık anatomisi

08:21
      Ah minel aşk diye boşuna dememişler.Zira Eros o oku çizgi filmlerdeki gibi kaba ete değil direkt kalbe atar. Kalbi deler geçer Eros'un oku, kalbin kapısını açar öylece kalır. Dayanılır cinsten de olsa acılara boğulur aşık, gözü dünyayı görmez olur. Sanılanın aksine Eros iki kişiye birden ok atmaz, biraz muzip biraz acımasızdır. Tek bir kişiye atar onu birine aşık eder sonra da köşeye çekilip seyreder. Eğer açılan kapıdan maşuğun sevgisi geçerse ne ala, yara zamanla kapanır. Ama geçmezse,yani aşk platonik olursa vay aşığın haline. Ok her halükarda düşer; yani aşkın gerçekten de vadesi, son kullanma tarihi vardır.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Gece Evi Serisi-kitap tanıtımı

13:21
 P.C.Cast-Cristin Cast yazmış-anne kızlar sanırım.
İpek Ongun'un kitaplarının fantastik ve yabancı versiyonu olan seri kitaplar. Sara olmuş joey,Bilkent olmuş gece evi. Tek fark buradaki genç-ergen insan değil vampir. Abartmıyorum gerçekten çok benziyor,  tek farkı bu kız normal ergen kız sorunlarının yanında vampir sorunlarıyla da uğraşıyor.
7 kitaplık bir seri-işaret,ihanet,seçilmiş,av,baştan çıkarılmış,vahşi,yanmış. Ve serinin okuduğum her kitabında-ilki hariç- Türk dizileri hesabı diğer kitapların özetini geçiyor. Kendinden önceki kitabın geniş özeti daha eskilerin kısa özeti şeklinde. Niye yapıyor bilmiyorum, hani 4. kitaptan başlayan birisini düşünüyordur muhtemelen ama bırak adam merak edip alsın önceki kitapları.Sürekli aynı şeyleri tekrar edip durma hem de satışın artsın.

10 Ekim 2010 Pazar

teknoloji fobisi ve uzaylılar

09:19
Dün düşünüyordum da-zaten başka bir halt yediğim yok ya neyse- bu teknoloji çok acaip bir şey. Çok hızlı değişiyor gelişiyor. Hani tamam iyi güzel gelişsin faydalanalım ama teknoloji geliştikçe bazı şeyler küçülüyor. Özelikle elektronik cihazlar, arabaların bile minileri filan var. Ee ne var bunda diyorsunuz muhtemelen, buraya kadar bir şey yok tabii canım. Ama bu nereye kadar gidecek o endişelendiriyor beni. Teknoloji bu hızla ilerler aletler küçülmeye devam eder, ya bu küçülme diğer alanlara da sıçrarsa?

9 Ekim 2010 Cumartesi

hayallerim ve ben

10:13
Hayallerim var benim
Sonunda hep gozyaşı olan
Sonunda hep suya duşen
Ama olsun varsın nasılsa her seferinde
Onları kurutup yeniden kurabiliyorum
Nasılsa kırılanların yerine
Yenilerini bulabiliyorum

Hayallerim var benim
Onlara tutunup,sığındığım
Onlarla yatıp,onlarla kalktığım

Hayallerim var benim
Değme senaristlere taş çıkartan
Gerçekleştirmeğe bazen korktuğum
Bazen de gerçekleşmesi imkansız olan
Hayallerim var benim

Sabah kalktığımda eğer
Hayallerim yanımda yoksa
Nasıl yaşayabilirim ki ben o gun
Çünkü, aslında
Hayallerim benim.

8 Ekim 2010 Cuma

aklının iplerini salmak

08:42
insanlar en azından insan türüne ait bir birey olarak ben düşünmeden duramam hiç. Düşünceler makul bir mantık örgüsünde olunca hiç bir sorun yok ama her zaman böyle olmuyor maalesef. Düşüncelerimizin kontrolünü sürekli elimizde tutamıyoruz. Şahsen kendi adımı geliştirdiğim yöntemler tv izlemek, bilgisayar başında durmak,kitap okumak gibi aktivitelerle zihni belirli bir şeye odaklayarak kontrol etmek. Bu yöntemlere arkadaşlarla sohbet de eklenebilir ama ipin ucu kaçabilir sohbette. Bir yerden sonra düşünceler serbest dalışa geçiyor zihin boş bırakılırsa oradan oraya savrulmaya başlıyor. İşte buna aklının iplerini salmak deniyor halk arasında.

Karanlıktan Korkma Kızım

08:27
Yolun karanlıklar sokağına düştüyse
Güneş  kapkara doğuyorsa günlerine
Batmıyor apansız gökten yitiyorsa
Karanlıklara sarıl kızım sende
Bırak karanlıklar sarmasın seni
Sen izin vermediğin müddetçe
Hiçbir şey zarar veremez sana

7 Ekim 2010 Perşembe

homo sapiensler ve iletişme denemeleri

06:31

Çağımızın en büyük sorunu iletişememek bence,aslında insanoğlu varolduğundan beri ileteşemedi. İnsanlık tarihi iletişibilme arayışından ibaret. İlk insanlar vücut diliyle iletişirlermiş, haliyle pek başarılı olamamışlar.Sonra diller ortaya cıkmış ama tek bir dil değil cünkü gene yetersiz kalmış sözcükler iletişmeye. Kesmemiş olacak, yazı bulunup tarihi cağlar başlamış, sanar mısınız ki sırf bize belge bırakmak icin yazıyı buldu eski uygarlıklar. Edebiyat daha sonra sanat ve bir iletişme biçimi olarak ortaya cıkmış rönasans dönemi başlamış. Ama olmadı beceremedik hala da beceremiyoruz.

6 Ekim 2010 Çarşamba

eşek cüce ve gayin hazin hikayesi

10:40
Story about a donkey, a dwarf and a fag(eşekli cüceli gay porno)
vizyon tarihi 2050, imdb puanı 7.4.
25th century donkey presents, a production of abdülrezzak kıllıbacak and fenasi kerim
Saibe kahküllü ve rocopop danışmanlığında hazırlanmış. 
Yönetmen Taner Can.
Türü: dramatik porno
KAST: Bir eşek-mardininin isim veremeyeceğimiz bir köyünden, Barış Mançonun arkadaşı olan eşekle ve Nasreddin Hocanın eşeğiyle kan bağı yoktur.
Bir Cüce: Araratros Dağının derinliklerindeki Mortingrad şehri, icinden
bir gay: afrikalı, ismi lazım olmayan bir ülkeden,zenci

Düzenli seks yapan ırmaklar kabilesi

10:17
Canın sıkılıyorsa bana bir makale yaz, orospuların amorti organlarını anlatan; sonra biraz eroin vururuz şehrin en ciddi arterlerinde; gelip geçen arabaların ön ve arka camlarına taş atarız; yan camlardan genellikle çünkü çocuklar bakar ıslak ıslak. Sen bakarsın ıslak ıslak. Sinyalizasyonun en muhteşem rengi gözkapaklarına vurur, dudaklarının çatal arasına vurur, kaşlarının kalkık isyanına vurur; ben sana vururum, sen bana vurursun, birbirimizi önce döveriz, sonra birbirimizi öpe öpe bağışlatırız birbirimize birbirimizi. Ben bir'i seviyorum, sen iki'yi; bak, eşitiz. Ah, tabii, buradan uzakdoğu görünüyor; ben bunu ciddiye almamıştım. Buradan Irak, buradan Amerika'nın Çin'i istila düşleri görünüyor; ben bunu Nâzım'a yazmıştım, Paz'a yazmıştım, bir tek Kafka cevaplamıştı. Ama Kafka'ya tek satır yollamamıştım, o hissetmiş, hemen tepki vermiş. Sait'i benim için öp, demiş. Sait öldü. Sait ile Faik, aslında ikizdiler; Sait, hep hırpalardı Faik'i; ona nankör derdi. Sen balık, yiyorsun. Balık yenmez, balık yüzer derdi. Sosyalizm yenmez, sosyalizm yaşanır derdi.

Çin'deki Türk Piramitleri

10:14
Çin Halk Cumhuriyetinin sınırları içerisinde yer alan ve tarihi İpek yolunun başlangıç şehri olan Xi'an şehrine 100 km uzaklıkta Qin Ling Shan dağlarında Büyük Uygur Türk İmparatorluğu döneminden kaldığı düşünülen irili ufaklı 100 kadar piramit ve bunların içerisinde Beyaz Piramit adı verilen ve 300 metre yüksekliğinde Keops piramidinden daha büyük ve yüksek bir piramit bulunuyor.

On altı piramitten oluşan merkez kompleksin en büyüğü Beyaz Piramittir. Bu bölge yasak bölgedir. Çinli yetkililer bu bölgede bilimsel araştırmalar yapılmasına kesinlikle izin vermemektedir ve bu piramitler kamufle edilmeye çalışılmaktadır. Bir çok piramit toprakla kaplanmış ve üzerlerinde yaz kış yaprağını dökmeyen ağaçlar yetiştirilmiştir. Bütün bu çabalar gerçeği gizlemeye yetmemektedir. Piramitlerin taş girişleri ise oldukça belirgindir. Birçok piramit tahrip edilmiş ve kaderlerine terk edilmiştir

Hangi ayda hangi balık yenilir?

10:03
Ocak :barbunyalar yağsız olduğundan tava yapılmalıdır. Kırlangıç,kefal ve strongilosun haşlaması enfes olur,diğerleri çirozlaşmıştır

şubat: balıkların çoğu yumurtada olduğundan yenecek haldedeğildir. kefal yumurtalı olmakla beraber yağlıdır

mart: balıkların çiroz zamanıdır. gelincik barbunya tava olur.iskorpit, dülger mercan ve karagözün haşlaması olur, kefal sinarit yağlanmıştır

nisan: barbunya, kaya,pisi,gelincik,gümüş,lüfer ve uskumrunun tava zamanıdır. haşlamalık balıklar bu ayda iyileşir. 

mayıs: barbunya, kalkan,pisi, ve kaya balıklarının ala tava mevsimidir.bu ayda çıkan körpe palamutların tavası enfes olur

haziran: barbunyanın ızgara mevsimidir. levreğin kuyruk tarafı bu ayda tava yapılır. körpe mersin ve ispendikin bu ayda haşlaması olur

temmuz: barbunya,lüfer, isparinin ızgarası olur. bu ayda torik ve palamut da bulunur.ateş balığının asma yaprağıyla ızgarası enfes olur

ağustos: barbunya tekir lüfer kofananın ala ızgara mevsimidir. kefal levrek,turna, mersin balıklarının haşlaması bu ayda çok lezzetli olur.

eylül:balıkların ızgara ve haşlaması için en iyi mevsimdir. palamut ve torikin ızgarası yapılır. kılıcın şişte ızgarası nefis ve lezzetlidir.

ekim:barbunyanın yağlı mevsimidir, ızgarası güzel olur. kofana kılıç ve kefalin de mevsimidir

kasım: meziy,kefal, levrek,lüfer,barbunya,pisi,kalkan,istavrit, ve kılıç bulunur. istiridye ile tekenin en iyi mevsimidir

aralık: balığın en az çıktığı mevsimdir. barbunyanın fırını ve ay sonunda tavası iyidir. bu ayda yalnız uskumrunun tavası iyi olur



Rahmetli dedemin eşyaları arasından çıkan bir kitapta yazıyordu

blog hakkında

02:06
Blogu yeni aldığımdan biraz heyecanlıyım hani okuyan da yok ama ilerde olur elbet. Adresimi yayıp yaymama konusunda kararsızım hala. Kimliğimi açık etmek istemiyorum pek. Resmi olarak açılmadı henüz blog, arkadaş tasarımı halledecek soran olursa. Kod yazma olaylarını filan bitirince şu anki haline ilave olarak playlist olacak ve bir de burdaki yazıları kopyalayamayacaksınız. Blog kültüründen ziyade forum kültürüne aşinayım, hani kendime ait bir alanım olmadı internette bugüne kadar. Ama site sahiplerinin üye okuyucuları dışlamasına hafiften kıl olmuşumdur evvel ezel, bu yazıyı yazma sebebim de budur. Eğer ilerde belirli bir kitlesi olursa blogumun bu yazının yorum kısmından iletebilirsiniz istek ve ricalarınızı.

İçerik karma olur tahminim, güncel siyasetten günlüğe fıkralardan kitap/film tanıtım yazılarına varan bir yelpazede yazılar olur tahminim. Kafama göre takılırım yani umarım okuyanlar da eğlenip öğrenirler güzel paylaşımlar olur

Şu an istatistiklere sardım bir yandan insan okunsun istiyor diğer yandan çok insan okumasın istiyorum. İstatistiklere bakıp "aa biri girmiş. nereden girmiş?hangi programla girmiş?diye" bakıp tahminlerde bulunmak hoşuma gitti gerçekten, tuhaf adamım sanırım. Her neyse çek cumhuriyetinden giren arkadaşı özellikle merak etmekteyim bir de macintoshu olan-ABDden girdiğini tahmin ettiğim arkadaşı. Henüz yorum yapan üye olan olmadığından istatistiklerdeki 19 kişiyi merak etmekteyim-birinin kim olduğunu biliyorum totalde 20 kişi bakmış. Bakan arkadaşlar da ya bir yazı okumuş yada hiç okumamış.

İlk yorum kimden gelcek hangi yazıya gelcek ilk takipcim kim olacak heyecanla beklemekteyim. Bakalım kısmet, neyse ben istatistikleri izleyeceğim çok heyecanlı:)

5 Ekim 2010 Salı

İsviçre'de İç Savaş çıkarsa

08:03

Sendikalar arası futbol karşılaşması İsviçreyi karıştırdı. Ülkenin en büyük 2 sendikası arasındaki maçta çıkan olaylar yüzünden ülke birbirine girdi. Yaklaşık 1er milyon üyesi olan bankacılar sendikası ve isviçreli bilim adamları sendikası arasındaki final maçıyla başlayan olaylar çığırından çıktı. Yetkililer ölü ve yaralı sayısı hakkında henüz bilgi veremiyor. İsviçre'ni 50bin kişilik ordu ve polis gücü yetersiz kalınca başbakan vatikandaki isviçreli muhafızları da ülkeye çağırmak zorunda kaldı. İşçi sendikasından da hükümete destek geldi. 

bir bahar akşamı

07:58


 Bir bahar günü görmüştüm seni
Yazlar çalmıştı sonra hala kırgınım yaza
Sonbahar vuslattır hala benim gözümde
Karakışlarda ısıttım gönlümü senin sevginle

4 Ekim 2010 Pazartesi

deniz tutkusu

06:16

Trakya'da doğup büyüdüm, 3 denize(Karadeniz, Marmara, Ege) de arabayla 60-75 dakikalık mesafede bir kasabada. Hani biraz zorlarsan tuz kokusunu alabilirsin. Buna rağmen ilk denizi gördüğümde 11 yaşımdaydım.,ilk boğulma haberini duyduğumda 12, boğulan birini ilk-ve son- kez gördüğümde 13 yaşındaydım. O sahne hala gözümün önündedir, Tekirdağ sahil boyundaydım. DPY olduğunu tahmin ettiğim bir sınavdan huyum olduğu üzre erken çıkmış,herkesin toplanmasını bekliyordum,

şehitler ve tsk üzerine

06:15

Şehitler ölmez vatan bölünmez, en büyük asker bizim asker sloganlar iyi güzel ama giden geri gelmiyor olan geride kalanlarına oluyor. Her şehit sonra vatan millet Sakarya nidalarıyla kahrolsun pkk diye pkkya beddua okumak çözüm olsaydı şimdiye kadar çözülürdü bu sorun. Peki sorun gerçekten nerde? Gerçek suçlu kim?

özgürlük de ne ola?

06:12

Öylesine rastgele bir kullanımı olan bir kavram ki özgürlük neresinden tutacağını bilemiyor insan. Öncelikle benim tanımım biraz sığ olacak, özgürlük istediğin anda istediği şeyi yapabilmektir benim nazarımda. Şimdi bu bağlamda bakarsak hani diğer bütün değişkenler sabit kabul ederek-bilimsel olsun diyeceksek ceteris paribus- özgürlüğün önündeki en önemli etken fiziksel kanunlardır. Diğer her şeyi ekarte etsek bile fiziksel gerçekliklerden nasıl kaçabiliriz ki?

3 Ekim 2010 Pazar

aşk ve rakı

10:29

Geçen yolda giderken, ben bizzat kendim Aşk ile karşılaştım. Zaten önceden tanışıklığımız olduğundan, iki hoş beş ettik. Baktım Aşk'ın yüzünden düşen bin parça; 
-Anlatsana, neyin var? dedim. Biraz direndi ama çok dayanamadı, 
-Abi gel, meyhanede anlatırım. dedi. 
-Eyvallah gözüm. dedim. Neyse, gittik, aldık rakımızı açtık, hafiften demleniyoruz, bir yandan da muhabbet ediyoruz. İkinci tekten sonra bizimkinin dili çözüldü.

About Us

Recent

Random