ön not: koyu yazılar link içermektedir, yazarın objektiflik,bilimsellik,doğruluk gibi iddiası bulunmamaktadır.
İşletim Sistemimiz Dil-Türkçe
Dillerin nasıl ortaya çıktığı konusunda çeşitli teoriler var hem fazla bilmediğimden hem de yazının konusu pek gerektirmediğinden bu kısımlara girmiyorum. Ama tahminimce doğadaki sesleri taklit ede ede oluşması olasıdır. Yenidoğanları konuşmayı öğrenmesi de ses taklidi şeklinde ilerler. Zaten meselemiz tam olarak bu değil, tarihin bir döneminde ademoğlu sözlü iletişime geçmiş.
Yazıya atfedilen önem buna layık görülmese de düşünce tarihi açısından bence önemli bir gelişme olmuş bu. Bugün içimizden düşünürken dahi sözel bir şekilde düşünürüz. Beynimiz yıllar içerisinde buna doğru evrilmiştir, şu an içimizde duyduğumuz sesin muhtemel sebebi düşüncelerimizi beynimiz aracılığıyla sesmiş gibi algılamamızdır. Demem o ki sözel iletişimden öncesinde ve sonrasında düşünme acısında hayli fark olmuştur. Eğer sözlü iletişim olmasaydı muhtemelen beynimiz farklı bir şekilde evrilecekti. Resimler aracılığıyla düşünmek gibi daha az etkin bir yol bulurdu misal.
Beyinle bilgisayar arasındaki ilişkiye gelirsek ana dilimiz bios olarak kabul edilebilir, her türlü program bu alt yapıyla çalışıyor, dili tam öğrendiğimizde işletim sistemi yüklenmiş oluyor. Hatırda tutulması gereken nokta bilgisayara birden yüklenirken biz parça parça yüklüyoruz. İnsanlar anadillerinde düşünürler genelde, o iç ses anadilimizde olur. Anadilimizde bağımsız düşünebilmemiz oldukça zordur soyut düşünmek tabir edilen matematiksel düşünce vardır ki aslında matematikte dildir. 2. anadillerde yeni işletim sistemi gibidir ikisi aynı anda zor çalışır bilinç ya birini ya diğerini seçer-ingilizcesi iyi olan biri olarak kişisel tecrübem var. simultane çevirmenlik o yüzden biraz zordur, rehberler çevirmenler gibi mesleklerde ilerleyen zamanlarda rahatsızlık görülebilir.
Anadilim Türkçe olduğundan bundan sonrasında Türkçe üzerinden gidicem. Türkçe ve genel olarak diller dış dünyayı olduğu gibi aktarma ve anlama konusunda yetersizdirler. Bunun temel nedeni dilin sembollerden oluşmasıdır. Bir ağacı istediğim kadar tanımlayayım benim anlattığım ağaçla sizin düşündüğünüz, zihninizde canlandırdığınız ağaç aynı olamaz. eğer aynı ağacı siz de görüp hatırlamadıysanız. Maddi dünyaya ait kelimelerde yine fazla sorun olmasa da iş soyut kavramlara gelince işler daha da zorlaşır. Misal aşk dediğimde aklınızdan geçen şey aşkın karşılığından ziyade aşkın size anımsattıklarıdır. Anlama kısmında, sözel veya yazılı metni anlarken geçmiş bilgi ve yaşantılarımızla bağlantılayarak anlamlandırırız. Hiç aşık olmamış birine aşk kavramını anlatmak zordur geçmiş yaşanmışlıklar o kelimeyle bağlantılı anılar eksik olduğundan sadece okduuklarıyla anlamaya çalışır ki bu da eksik bırakır. Daha da zoru bir yabancıya "gönül" gibi kelimeleri anlatmaktır. Her kelimenin her dilde karşılığı yoktur, bir ingilize misal-denediğimden diyorum- asla tam olarak anlatamazsınız, bu kültürü coğrafyayı tarihini bilmeden burada doğup büyümeden-veya en azından uzunca bir süre yaşamadan- pek mümkünatı yoktur. Diğer bir deyişle eğer lugatımızda bir şeyin karşılığı yoksa o şeyde bize göre yoktur. Tasavvur etmemiz zordur. Dil elverdiği ölçüde tasavvur edebiliriz.
Bilimsel düşünce de bundan pek muaf değil, her ne kadar matematiksel formüle edilse de süreç hipotezle başlar. Hipotez deneyi de gözlemi de yönlendirir, hipotezlerde genelde sözeldir. Geri kalan her şey bilimsel ve tarafsız yapılabilse bile hipotezi oluşturma aşamasına kadar ki süreç dilin hakimiyeti altındadır. Kaldı ki bulguları yorumlamak, rapor yazmak gibi aktiviteler için de dil kullanmak gerekir.
Dilin yetersizliğinin yanı sıra dile yerleşmiş ön yargılar ve genellemeler de mühim bu noktada. Deyim ve atasözleri bir toplumun genelinde var olan genelleme ve ön yargılardır. Bazen benzetme ama çokca genelleme yoluyla zaman içinde oluşmuşlardır. Türkçe bu açıdan oldukça zengin bir dildir, yani toplum dil etkileşimi düşnüürsek genelleme ve ön yargı eğilimiz mevcut. aynı duruma dair tezat atasözü ve deyimlerin varlığı da düşünce çeşitliliğine sahip olduğumuzu gösterir.
Türkçe'nin bir diğer özelliği de söz sanatlarına müsait olmasıdır. Bu yüzden yabancılar için öğrenmesi oldukça zordur. Genel olarak doğu toplumlarında edebi metin olarak şiir tercih edilir, batıda ise düz yazı. Doğulu ulusların şiir tercih etmesi dillerine de yansır. Türkçenin esnekliği birazda bundan kaynaklıdır, Osmanlı döneminde şiirle yoğrulduğu için söz sanatları betimleme , çok anlamlılık özlü anlatım gibi özelliklere sahiptir. Bu coğrafyada yaşayan çoğu insan iyi kötü en az bir şiir yazmıştır, misal Ruslarda veya Fransızlarda böyle bir durum olduğunu zannetmiyorum. Türkçe'nin bir getirisi olarak derdimizi kısa bir şekilde anlatma yoluna gidiyoruz otomatik olarak. Öznenin yüklemde gizlenmesi tek yüklemle cümle kurmak gibi dilbilgisi özelliklerinin gelişmesinde de bunun etkisi olmuştur. Diller canlı varlıklardır yaşadıkları toplum, coğrafya ve kültürden etkilenirler. Düz yazı bu topraklara 18. yy.da geldi, etkisi yeni yeni görülmeye başladı. Şahsi kanaatim Türkçe'deki şiir etkisi azalmaya başladı, tekdüzeleşiyor dilimiz veya popüler tabirle yozlaşıyor.
Dilimizin bu özellikleri düşünsel yapımız ve beyinimizdeki süreçler üzerinde de etkilidir. Zira bir yabancının tek anlam çıkardığı ifadeden biz 2-3 anlam çıkartabiliyoruz, bir yerde zihin egsersizi sayılsa da etkileşim ve ilteişim acısından kötü sayılabilir. Hiç bir zaman karşımızdakinin niyetini bilemeyeceğimize göre olasılık hesaplarına girmek aydınlanmış veya sığ tahminlerde bulunmak durumunda kalıyoruz. Türkçenin bilim dili olması bu yüzden biraz zordur. Dilimizin doğasında subjektiflik var, bilimselliğin gereği olan duygusuz teknik yazı yazmaya müsait değil. Duyguları ifadeye etmeye daha müsait bir dil Türkçe. İçselliği ifade ederken zengin olsada dış dünyayı olduğu gibi aktarmak mevzu bahis olduğunda kişinin zorlanmasına sebebiyet verebilir.
İşletim sistemimizde var olan bu özelliklerin algılarımızı, anlamlandırmamızı,mantık yürütmemizi, düşünce üretim süreçlerini etkilediğini söylemek çok yanlış olmaz kanımca. Hatta bunun etkisini bireylerin davranışlarında sosyal tepkilerde dahi gözlemleyebiliriz. Türkiye'de yaşayan çoğu insan fevri ve duygusal tepkiler verme eğilimindedir, İngilizlerin soğuk mantığı bize oldukça uzak bir kavramdır. Duygulardan soyut bir şekilde düşünüp davranmamız bir hayli zordur bizim için.
12 Temmuz 2011 Salı
Türkçe üzerine
New
Beyin ve Bilgisayar part 4
Türkçe üzerine
Etiketler:
Dil ve Türkçe,
işletim sisteminin dili,
Türkçe şiirseldir,
Türkçe üzerine
Beyin ve Bilgisayar part 4
Reviewed by Dokkaebi
on
13:23
Rating: 5
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder