24 Ağustos 2011 Çarşamba

İstanbul Çarşı Pazar

Gezerken kafamda 12 saat boyunca söylenen şarkı 


Her şey nasıl başlamıştı hatırlamıyorum, dur hatırladım canım sıkılıyordu içerden bir ses duydum. "Ben de gelcem" dedim. Olmaz dedi, "yörü git lan bekçi miyim ben" dedim. "Taşıyacaksa gelsin" diye haber yolladı annemle "olur" dedim safca hay demez olaydım. Bi kere niye centilmenliği bırakıp öküz olmaya karar verdiğimi hatırladım, hatun kısmına bi kez kibarlık ederseniz tüm angaryayı size ihale ediyor arkadaş canım çıktı.



İşte dün gece buhran esnasında verdiğim kararla ablamın düğün alışverişi için İstanbul kapalı çarşı civarına gittik. Çok kronolojik anlatamıcam ama yine de sırayla gideyim.  Sabah trene yetiştik güç bela, ablam kahvaltı niyetine poğaça aldı, birer tane kuru poğaça cimri işte naparsın, hayır abes olan bi tane ufacık poğaçaya dev gibi ayran almış herkese. Neyse bindik trene. Tren son gördüğümden bu yana-ki takribi fi tarihine denk gelir hatırlamıyorum bile velettim- 2 saat hızlanmış. Yalnız lavobaya gittiğimde "durduğunda kullanamayanız" yazısına kıllandım zaten nereye gittiğini merak ederdim , vazgeçtim kullanmadım-ufak abdest hariç. Koltuklu vagona dönmüş hepsi, anlamdığım bir şekilde 4lü koltular revaçta, acaba az diye mi dedim ama mantıklı bir nedenini göremedim. Kuzen 3 vagon yürüttü elimizde yüklerle kendinisine buradan da "Allah belanı vermesin" diyorum. Hiç bir farkı yok ki arkadaş, enerjinin korunumu diye bi kanun var, kanuna karşı gelinmez ki korusana sen enerjini di mi ama. üstte valiz konulan yerler baya sağlammış takdir ettim. Priz vardı çalışıyor mu bilmiyorum ama şaşırdım. kompartıman olayı kalkmış hepsi koltuklu-bi adı vardı bunun ama aklıma gelmedi-


Her neyse Sirkeci'ye geldik, indik trenden bi vurdular kürkçüler hanına doğru. Bir oraya bir buraya önce ne alacaklarına da karar veremiyorlar. Neyse fatih tarafına çıktık. Önce iç çamaşırı alıcaklarmış damata alınıyormuş sanırım. neyse zaten o kısım çok mühim değil, onlar alışveriş yapıyor bakınıyor ben de etrafa bakıyorum sıkıntıdan. Arkadaş Fatih tutucu derler bildiğin açık hava seks shop, dudağımdaki uçuk derinleşti yeminle. Ağa fantazi dünyam en az 50 kat genişledi , onlar nasıl iç çamaşırları öyle ya. Bunları giyenler var sonra bunlarla afedersiniz sevişenler var hayır bi de burası halk yeri demek ki viktoryanın sırrını görsem düşüp kalırım. Ben hiç bir şey görmemişim onu fark ettim valla.


Sonra halam pardösü- bütün gün boyumca nasıl yazıldığını düşünüp durdum :D- baktı. O civarda iş tutacaksanız aklınızda bulunsun pardösü satmayın ağa elini sallasan bunlara çarpıyor yeminle, yoldan çeviriyorlar. Halam Mısır çarşısı tarafından aldı adam 5 kere cevirdi dolaşırken sonunda sattı, takdir etmedim değil. Yalnız bu satıcılar harbiden işi biliyor arkadaş bi tanesi anneme demedi ya, hepsi halama alnında mı yazıyor nereden anlıyorlar çözemedim.


Turist sayısı da hatrı sayılır derecede var, Fatih tarafında bile vardı. Yalnız kontrol ettim kazıklamıyorlar, hani eşarp aldığımız yerde alman olduğunu tahmin ettiğim bi teyze aldı bizle aynı fiyattan verdi. Kazıklasa cidden ordan aldırmayacaktım. İran ve hollandalı ağırlıklı turistlerdi, can sıkıntısından kuzenle tahmincilik oynadık. Bi tane mağribi tahmin ettim-ispanyol veya melez de olabilir- çok gözüme takıldı taş gibi de hatundu. Anneme dedim tut şunun kolundan al sana gelin, "müslüman değildir o" annem ne bilsin dedim İranlı o-gerçi oladabilir- tamam dedi ama almadı, güzel olurdu ya. Turistleri gösterdim kadın ne zamandır gelmiyor İstanbula. Ha bi de zenci hatunlara karşı fobim kırılır gibi oldu  3 tanegördüm j.loya yakın fizikte ama işte o 4. Oprah'a benzemeseydi güzel olcaktı o neydi lan öyle. Beyazıt caddesinde vitrinlere bakarken fotoğraf çekenler dikkatimi çekti, Biz hariç herkes yukarı bakıyor kafayı kaldırdım baktım taş duvarlar filan tarihi yer eskimiş yer yer yanmış. Merakım çekildi ya sorayım birine dedim esnaftan. Sordum abiye "niye herkes bunların fotoğrafını çekiyor", "bilmem onlar oraya bakıyor biz de turist hatunların götlerine bakıyoruz" dedi. Sandığınız üzre yıkılmadım zira bakılmıcak gibi değiller neyse deidm kim yapmış filan. "Bizanstan kalma dedi, bugün bile böyle sağlamını yapamıyor dedi bi prof geldiydi dedi-İÜ mimarlık fakültesi bayan hocalarınıza sahip çıkın lan ona da bakmışlardır asdlasdk- o demiş. Tabi ben bu geyiği duyunca koşarak uzaklaştım olay mahallinden, ne pis bir geyiktir arkadaş. Bayan arkadaşlar o caddede yürürseniz dikkatli olun yine de ne olur ne olmaz.


Turist demişken, mısır çarşısı önünde meyve suyu satan yer var mekanın ismi gelmedi aklıma. Her nesye burda taze meyve sıkan çakmaİismail abi var. Her neyse tam yerleşiyordum ordaki masaya iki tane turist oturdu biz önce geldik filan dedim kazımadılar ayar oldum tepelerinde dikildim. Bi de pinti çıktılar adam 2 kere sordu çocuğa almadı meyve suyu, kızla ortak içtiler, zebani gibi durdum ama hiç elin ecnebisi ne anlar bi de medeni olcaklar daha kalkmadan oturdum giderlerken. Arkalarından da sövdüm oh olsun. Her neyse siparişi verdim arkadaş halamla annemi geldi benimki yok. Turist gelince çakma İsmailde bi şebeklik bi yavşama tarzan ingilizcesiyle konuşma çabaları.  "I wait again" diyor kendimden tiksindim ya, adam olsaydı bi kaç kalıp cümle öğretirdim de neyse. Ben bekliyorum o turistlere şebeklik yapıyor foto çektiriyor filan 3 tane turist çift geçti adamın gözünün önündeyim gözünün içine bakıyorum seslendim filan yok. Ama alıcam portakal suyumu kafaya koydum. Adam bildiğin yavşak yalnız, turist hatunlara yazıyor yanında sevgilisi olmasına rağmen, sen değil kız gelsin filan diye. Tiksindim lan harbiden, neyse turistler gitti tam ayağa kalktım içeri gitti bu telefonunu almış telefonla konuşuyor. Gittim "portakal suyu almak için illa İngilizce mi konuşmak lazım istiyorsan onu da yaparım" dedim, " ya gerek yok" dedi densizliğe bak allasen sanki var desen konuşcam. "2 portakal suyu istedim biri hala gelmedi" dedim. Artık ablam bile gelmiş yani onu bekliyorduk masada dellendim zaten kahveciye gidicez ama alıcam o portakal suyunu. Bide telefonda adam kazımıyor beni rüzgar yapıyor resmen, turist hatun görünce ağız kulakta, kendi memleketimde gördüğüm muameleye bak. "Arkadaş tamam onlar turist ama onlarda tl veriyor ben de, cari acığı sen mi kapatıcaksın" dedim ya anlamadı ya sallamadı. "tamam veriyorum yeaa" şeklinde yavşakca tavır sövücem onu da kazımıcak denyo. söylene söylene devam ettim. Verdikten sonra tersçe "tenk yu" dedim,yavşakca "mersi" dedi. "Mersi Fransızca yalnız" dedim, çoktan tele geri dönmüştü. Benden size tavsiye oraya yolunuz düşerse yabancı ayağına yatın yada daha iyisi gitmeyin abi. En uzun paragraf bu oldu cidden sinir etti ama.


Gelelim diğer aksiyon aksiyonlara.annemler alışveriş yapıyor ben tabi genelde oturup bekliyorum can sıkıntısından dışardaki satıcılara yardım edeyim dedim. Hem bana eğlence olur filan, halamın ilk girdiği pardesöcüde başladım. Bu arada orda çıkışı sordum bula bula hanın delisini bulmuşum az daha dalıcaktı bana. Başka çıkış var mı diyorum, hani yoksa dışarda durcam. yukarda var diyor. 3 kere tekrarladım atarlandı . Diğer elemanlarda seyrediyor film seyreder gibi te allaam. Neyse pardösü satamadım. Daha sonra kürkçüler çarşısında havlu pazarında geliştireyim dedim  kariyerimi. Adamlara ayak üstü slogan bile yazdım nan " havlu dünyası bura,gelinlerin rüyası burda" "havlu dünyası bura düğünün varsa uğra" filan.Orda bi kaç müşteri geldi ama ben tabi fiyatları bilmiyorum. Gene satış yapamadım. Çekyat örtüsü satan yerde becerdim ama 2 tane satış yaptım gelecek var bende. Kuzen abiye bakarken de bağırayım dedim öle, ordkai yaşlı amcalardan biri çıkıntılık yaptı. "sen alıcısın satıcı değil baarma" dedi, tipimi prisentıbıl mı bulmadı anlamadım ki ama kalbim kırıldı cidden. Bu arada cidden bi düzine insan filan satıcı sandı baya kaynamışım ortama. Adres soran da oldu her zamanki gibi , yalnız bir şey fark ettim turistler haritaya bakarak daha kolay yer buluyor nan. harita okuma uzmanı mübarek hepsi.


Baş örtüsü alıcaklar ara sokakta yürüyoruz hacı malzemeleri filan, Fatih'teyiz. Oruç yok zaten ben de gerginlik var ne olur ne olmaz diye. Neyse hani derler ya ses ışıktan hızlıdır önce görür sonra duyarız, bu sadece karşımızdaki şeyler için geçerli eğer baktığımız yerde cereyan etmiyorsa mevzu önce duyarız sonra göremeyiz bile hızlı gerçekleştiyse. Bütün olanlar 3 saniye içinde gerçekleşti onu belirteyim de, sağımda bir ses duydum laaapps diye. Kafamı sağıma çevirmeye yeltendim istemsiz. Voleybol günlerimden kalma refleksle yarım adım sol geri caprazıma aldım eller boyun hizasına geldi, sağ dirsek yukarı kalktı(voleybolla ne alakası var derseniz arkası dönük birine top geliyor dikkat deyin bunların hemen aynısı yapar hele acemiyse) Kafamı bir şey sıyırdı dirseğe darbe geldi. Gayri ihtiyari ünlem çıktı beynim geesus  krayst diye haykırcaktı sonra fatih geldi akla g-h arası bi ses iiiiii dedim son anda kestim. sağımdaki dükkanda metal boru varmış 10 cm cap 5-7 mm kalınlıkta çeper içi boş, rüzgardan mı nedense o düşmüş. Eğer o refleks olmasa yemin ediyorum tam kafama gelicekmiş "pekmezini akıtmak" "beyin amcıklaması geçirmek" "çivi gibi çakmak" deyimlerini deneyimleyecekmişiz. Muhtemel beyin hasarını geçtim o baskıyla diz ve bacak kemiklerinde bile hasar oluşurmuş baya ağırmış.


 Bu noktada bana voleybolu sevdiren ilk aşkıma(platonik) sonsuz teşekkürlerimi sunmayı borç bilirim, umarım mutlusundur. İkinci olarak yemeyip içmeyip beni koruyan koruyucu meleklerim bugün sürünüyorsam bunu sizlere borçluyum hani bi hafta tatile gitseniz bu leyla da tahtalı köyü ziyaret eder. O kadar uğraştınız bugüne kadar ölmeyip süründüm, bari bunun bi anlamı olsun ya. Şöyle benim gibi birinde sevecek bir şey bulan hoşca bi hatun ile güzel bi iş ayarlayın da emekleriniz boşa gitmiş olmasın nan, vallaha yapın bi güzellik işte yoksa sürünmemi sağlamakla görevli şeytanlar mısınız siz? hani kötüler çok yaşar hesabı, her neyse yine de azminize hayranım lan benim gibi birinin kendine zarar vermesi engellemek zor iş, ısrarla istifa etmemekte direnmenizi seviyorum. Neyse siz deli olduğuma hükmetmeden keseyim bu babı. Ama harbiden ölmesem bile ciddi ağır yaralanırdım direkt kafama gelse.


Bu arada fatih demişken oruçsuz olduğum için pek tepki almadım belirteyim hani fatih tutucu derler filan. Kapalı hoca tayfasından çok insan var ama ilginç bir enstantane aktarayım. Çarşaflı bi hatun yanında kocası elele dükkana girdiler iç çamaşırı dükkanı. Moderen kabul edilmeme rağmen ben bunu yapamam. Birincisi utanırım 2.si kavga çıkması kuvvetle muhtemeldir. Satıcı erkekse ağzından çıkan her kelimede  delici bakışlarıam maruz kalır, eğer uyarıyı almaz dikkat etmez eskeza "yakışır bu size" filan derse azını yüzünü ... Ne demek lan o öyle sakıncalı durum. Her neyse hem şaşırdım hem takdir ettim amcadaki cesareti. Ben hep dışarda bekledim oralarda dolaşırken.


Her neyse gözüme takılan tiplemeler var onlardan bahsedesim geldi. Ayağında son moda terlik üst kısım düzgün güneş gözlüğü ayfonu olan ergen bozması emocan kızım, tamam keyif senin ama taytının popo kısmı bildiğin kahverengiydi lan bu ne bohem hayat bu nasıl bir kişilik, artık adet dönemin mi bok izi mi bilemicem ama insan dışarı çıkarken temiz bir şey giyer kınadım. Çakma tikky teyzem annem yaşına gelmişsin üstüne mahmutpaşadasın alışverişte yapmışsın neyin havası lan bu. 150 kilo olmasına rağmen o kıyafeti soran ve bende güzel durur mu diye soran teyzem o kıyafete ben-55 kiloyum- zor girerim lan nah olur o sana. İlave olarak bi düzine yerde gözüme takılan bi amca vardı, hani at hırsızı nasıl olur deseler direkt tarifini veririm. Günahını almiim ama cepci olabilir, koyu esmer-zenciye yakın- bıyıkları var pala cinsten kafasını öne uzatıyor yürürken, yürüyüşü biraz tuhaf,1.65 civarı boy 65 civarı kilo. yolunuz düşerse aklınızda bulunsun gözüm tutmadı o amcayı. 


Kapalı çarşı tarafında halamla oturuyoruz, yoldan geçenlere bakıyorum hem can sıkıntısı hem güzel hatunlar var turistler filan. 4-5 kişilik turist hatun geçiyor. Gayri ihtiyari " bunlar insan mı be hala" deyiverdim. Halam " öle tabi ya, ecnebi hatunlar bakıyor kendine, bizimkilerde iş yok, göt göbek salıyor" dedi benim uçuk yeniden harekete geçti. Halamın içinde panpa varmış da haberim yokmuş nan, hani tamam akrabalar arasında en secdiklerimdendir muhabbeti iyidir de Rus geyiği kapasitesi olduğunu tahmin etmezdim. Bu arada yine turist mevzusuna gelmişken dikkatimi çekti, bizim hatunlar yürümeyi bilmiyor be. Bu turistlere kurs mu veriyorlar nedir direkt yürüyüşten ayırt ediliyorlar. Çok uzun olmayan adımlar, direkt ileri adımlar, düz veya dışa capraz adımlar, düz hatta adım atmak, kalçadan alıyorlar adımları. Bizim hatunlar sadece bir yerden diğerine gidiyor yürümüyorlar. Adımları da belden alıyorlar. Zannımca dans kültürüyle alakalı, modern salon danslarında veya folklorlerinde kalçadan oluyor Yabancıların ve latinlerin, bizim oryantal ve oyun havalarımız bel ve göbek eksenli, ne alakası var demeyin bahsettiğim yürüme direkt dansçı yürüyüşü. Vücudun üst kısmı oynamaz, vücud çizgin ilerler adım atmazsın salon danslarında. Arada fark yani yok değil hanım kızlarımız kızıcak ama.


Alışveriş olaylarına gelirsek Abiye kıyafetler çok ucuz değil haberiniz olsun, gelinlikler 800-1800 arası. Fiyatlar  bana uygun geldi cidden kumaş havlu filan. toptancı yerini bulmaya bakın giderseniz. Bana çok şık blazer takım aldık 150 liraya kapattı ablam. Ayakkabıyı da indirimli yerden aldı, çok ucuza yırttı canım sıkıldı, ayakkabıyı babama kakalayıp daha pahalısını mı aldırsam bilemedim. Takım içime yattı ama ayakkabı rahatsız ya, ama işte klasik ayakkabıların hepsi böyle tabanları sert oluyor. Moda ve tekstil gibi şeyler hatunlara çalışıyor arkadaş. Bi satıcının dediği gibi erkek ne olsa giyer anlayışı var, tamam giyeriz giymesine de bunun alternatif azlığıyla da alakası var. Her neyse yalnız takım üstüme cuk oturdu hani bana özel dikilse bu kadar uyar, nolcak demeyin benim fiziğim bozuk normalde üstüme oturan kıyafet bulmak işkencedir hele ablamlaysak. Şanslı günümdeydim sanırım, hem istediğim gibi blazer oldu hem fiyatı iyi denk geldi ablam tantana yapmadı hem de ilk denemede bulduk. İlaveten Mehmet efendide kuru kahve yarım kilosu 5 tl expresso kilosu 25, capucino 17.5, seylan cayı 20. bu ara kanary brand seylan cayını kanarya çayı diye çevirmişler güldüm.


Yükümüzü aldık en ağırı ben de tabi, güç bela yerleştik trene, kuzen zaten gereksiz 4lü koltuk yüzünden 3 vagon yürüttü o ağırlıklarla, üstüne bi de o vagonda klima açık. Öğlene göre giyinmiştim sadece tşört var dondum ya, sabahta üşümüştüm zaten, hasta olmazsam iyidir. Trende dönerken Elif şafak-İskender okuyan birini gördüm, merak ediyordum fiyatı sordum 24 dedi usulca kafamı çevirdim dudağımın kenarındaki uçuk kabuk nasırlaştı iyice. Anneme döndüm, "o kadar taşıdım bana bi kitap alırsın artık" " alırım oğlum" "yalnız 24 liraymış" yüzü bi değişti " ya ben sana almıyor muyum onlara say" dedi. Asosyal evde cıkmayan birini 12 saat İstanbul'un en kalabalık yerine koyarsan böyle bi yazı çıkıyormuş ortaya, 6 word sayfası tuttu yaklaşık 4 saatimi aldı. Asitane,tarihi yarım ada kapalı çarşı mekanları cidden görülmeye değer, biraz odaklanırsan tarih kokmak ne demek anlarsın, hatta etrafını dikkatlica gözleyip gözlerini kapattığında Osmanlı zamanında buralar nasıldı hayal etmek hiç zor değil. İnsan gördüm arada sıkılsam da eğlendim, ortamın parçası oldum adres soran satıcı sananlar filan, hoşça vakit geçirdim, çalışmak güzel olurdu ama hanotçu olmak için nereye başvuruluyor bilmiyorum( bu arada çarşıdayken telaffuz etmeyin bu kelimeyi, kuzene dediğimde 4kişi kulak kesildi tırstım cidden). Son olarak elimde en az 5 poşet varken bana satıcı muamelesi yapan amcacım bozuk gözlerinden öpüyorum, hayatında kaç tane satıcıyı o halde gördün allasen :) Bu arada baya antisosyal olmuşum 12 saat boyunca bizimkiler hariç diyaloglarım sınırlı kaldı eskiden böyle değildim be neyse sağlık olsun
iyi günler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

About Us

Recent

Random