14 Haziran 2012 Perşembe

Politik Olmak Ve Özgürlük

Uyarı: Birazdan okuyacağınız yazı politik maksatla yazılmıştır. Yazının yaratacağı etkinin mesuliyeti okurdadır.


Yazıya girmeden önce siyaset ve politika arasında arım yapma gereği duydum. Zira anlatacağım kavramların tam karşılığı olmadığından bu ikisi arasındaki nüans farkını deşeceğim.  Yazının kalanında "politika" dediğimde, daha çok akademik düzeyde çerçeve ya da komisyonların önerge-yönerge geçirme gibi sonuç odaklı yada genel çerçeve çıkarma gibi direkt etkisi olan eylem ve söylemleri, siyaset dediğimde ise iş politika aşamasına gelmeden önceki eylem ve söylemleri kastediyor olacağım.



Siyaset biliminde giriş dersindeki temel tanımına göre siyaset bir kişinin davranış ve düşüncelerini değiştirme eylemidir. Politik davranışın da siyasi tavır almanın da asli amacı biri(ler)ini etkilemektir. Her ne kadar boş boş konuşuyor olmak gibi gözükse de -sebep sonuçta hedef değiştirme gayesidir. Hal böyleyken özellikle katı siyasi görüşe sahip yada bir siyasi partiye sahip arkadaşlar bu anlatacaklarım ve yapacağım semantik argümanlara laf salatası diyeceklerdir. Bunu diyecek kişilere şunu söylebilirim siyasetin iki temel aracı vardır; güç kullanımı(cohersion), ikna etmek (consent). güç kullanımını hesapta her medeni insan göz ardı ettiğine göre sıradan bir bireyin siyaset aracı ikna kabilyietidir yani dilidir. Özetle siyaset zaten özünde laf cambazlığı karşı tarafı istediğin şeyi düşündürme ve yaptırma sanatıdır.

Bu sıradan vatandaşların elinde dilden başka imkan yoktur. Syasi tabanlı miting yapmak gibi aktivist eylemleri saymazsak. Özel alandaki siyasi tavırları es geçip kamusal alandakilerden bahsedeceğim. Türk toplumunda taraf olmayan adamları sevmezler, hangi konu olursa olsun köşeli olman beklenir, işbu yazının yazılma gayesi de gerek sanal gerek gerçek hayatta bireylere yapılan politik olma siyasi tavır alma baskısıdır.

Özellikle 18-25 yaş arası gençler politik olmayı bir parti veya ideolojiye aidiyet duygusu duymayı, dünya görüşüne haiz olmayı çok matah bir şey zannederler. Politik olmak yaşam amacıdır. Aristocu anlatıyı özümsemiş gençliğin, Aristonun "insan politik bir hayvandır" lafını benimsemelerine şaşmamak gerekir. Aristo haklıdır insanlar politiktirler ama politik olmak özünde iyi bir şey midir derseniz kesinlikle değildir.

En baştaki siyaset tanımıma baktığınızda nedenini anlarsınız zaten. Politik olmak siyasi tavır almak en az bir kişiyi etkilemeyi gerektirir. Bunda ne var diyecekseniz bunda şu var o etkilenen kişi istenilen davranış ve düşünceyi gerçekleştirirken özgür iradesiyle mi hareket etti sorusu ortaya çıkar. Yani siyasi eylem ve söylem neticesinde buna nesne olan bireyin özgürlüğü zedelenmemiş midir? Bence kesinlikle zedelenmiştir, ikna yoluyla da olsa sendeki bir takım özellikleri kullanarak-hitabet,lafazanlık,karizma, kas kuvveti vs) bir kişiye müdahele etmişsindir. Him'in bir şarkısında geçen "some of them want to be abused" durumu geçerli olsa bile hani eyleme konu kişi kullanılmak istiyor olsa bile , mevzu bahis durum özgürlük ve özgür iradeye müdaheledir. Bütün ideolojiler ve siyasi söylemler sizi özgürleştiricez derler ama özgürlükten kastedilen nedir demezler. Bir yerde Orwellin dediğine geliyor, "kölelik özgürlüktür."  Benim tanımıma göre özgürlük bireyin kendi başına bırakılmasıdır. Ama siyasi figürlerin ve politik olma iddiasındaki bireylerin özgürleştirmeden kastı onlar gibi düşünüp davranmanız aynı siyasi ajandaya sahip olmanızdır. Bir birey olarak özel yaşantımda bile kendi işimi başkasına yaptırmam pek, ücrete mukabil değilse. Hayat şiarı olarak rahmetli dedemden kalan" kurda sormuşlar neden ensen kalın? kendi işimi kendim yaparım da ondan demiş" lafını benimsedim. herkes kendi işini kendisi yapsın.

Politik olan gençler ya da yaşlılar siyasetin amaç değil araç olduğu gerçeğini sıkça es geçmeleri de ayrı bir problem. Politik olmak siyasi duruş bir şeyleri başarmak için araçtır. Neyi başarmak istediğini ve bundan kimlerin ne amaçla yararlanabileceğini iyi analiz etmek gerekir. Niyetin iyi olması sonucun iyi olmasını gerektirmez. Bir şeyleri başarmak için birey olarak etkin olunamaz. Teker teker sistemde bir etki sahibi olmak mümkün değildir. Toplu halde tavır almak bile pek bir şey değiştirmez. Politik sistemde bir figürün etkisinin kaynakları vardır, bu etki alanı değişkendir. Sıradan bir vatanadaş, parti üyeesi birey, sivil toplum örgütü çalışanı gibi statüler olmakla beraber, politik güçün aslı kaynağı otoritedir. Otorite ise bireysel, kurumsal(makam), mali kaynaklardan beslenir. Eğer karizman varsa siyasi etki sağlaman kolaydır,  makam sahibiysen esnaf bile olsan sözün daha çok geçer, paran varsa insanlar etkilenmek için kuyruk olur zaten.

Hal böyleyken siyasi otoriteye sahip olmadan politik olmaya siyasi tartışmalar girmek politika üretmez, günlük siyasetin konuşma kısmında öte pek geçmez. Şahsen boşa kürek çekmek derim ama parti veye ideoloji mensubu olan birisi için taraftar kazanma amaçlıdır ki bu da bana göre tali bir amaçtır. Politik etkinlikte nicelikten ziyade nitelik yani politik otoriteye haiz olanları etkilemek mühimdir.

Bundan sonrası günlük hayatı da alakadar etmekle beraber yaklaşık 10 yıldır içinde bulunduğum forum tartışmaları içindir.

Türkiyede ve dünyada okumuş kesim yada marksist jargonla entalijansiya tabir edilen kesim diyalektiğin dönüşüm için önemli olduğunu kabul eder. Lakin bu kabul ugyulamayı beraberinde getirmez. Özellikle insanların yüzyüze olmadığı sanal platformlarda bunu başarmak imkansıza yakındır. Bunun asli sebebi bahsi geçen kesimin bunu sadece kelime olarak bilmesidir. Diyalektiğin işlemesi için katı kuralları olan bir tartışma ve hayli bilgi birikimi gerekir.

Bu kesimdeki hakim tartışma kültürü "münazara"dır, tdk tanımıyla belli kural ve yöntemlere uyarak yapılan tartışma. Bu kural asgari düzeyde ad hominemden kaçınma ve kaynak sunmaktan ibarettir çoğu kişi için. Burada tdknın vermediği şey , münazara karşındakini bastırma amaçlı bir tartışma üslubudur. İki görüş olur, klasik örnek, bir grup "yoğurt siyahtır"ı savunur diğeri "yoğurt beyazdır"ı. Bir grup diğerine baskın gelmeye çalışır. Türkiyedeki çoğu siyasi tartışma bu biçimdedir. Eğer ikna etme amacın yoksa bile karşı taraf kendisi bu gayede olduğu için senin niyetini de öyle kabul eder.  Bu gerçeği doğruyu yakalamak değil görüşünü kabul ettirme odaklı tartışmadır.Yani ben sadece görüş bildircem diyorsan özellikle forumlarda polemiğe girmemek en temizidir.

Üniversite görmüş insanlara diyalektiğin Türkçe karşılığı nedir dersen ekseriyetle münazara der, denemedim ama.  Gelgelelim diyalektiğin asıl karşılığı "mütalaa"dır.  Yaygın kanıyı teyit etmek için kendinizden şöyle pay biçebilirsiniz; münazara dediğimde anlamını az çok kestirirken kuvvetle muhtemel şu an "mütalaa"nın tanımı gelsin diye bekliyorsunz.

Herhangi bir konu üzerine ayrıntılı düşünme ve yorum yapmak, tdk tanımına göre. Diyalektiğin klasik örneği antik yunandaki atina-sparta diyoloğu diye geçer. Diyaloğu okuyan varsa orada tartışmacıların kesin kurallara tabi olduğunu ve karşısındaki bastırmak yerine çerçevesi belli bir konuda görüş bildirdiğini görürler. Aslında tam olarak mütalaa'da karşılamıyor , ikisinin karışımı demek daha doğru olur. Ama bu klasik örnekte konunun dışına çıkmak konuyu dağıtıp argüman genişletmek gibi şeyler yoktur.  Münazara bu açıdan daha serbesttir. Forum tartışmalarında ise her konu en mikro örnekten en makro çerceveye kadar kayabilir. Ben şahsen ekseriyle karşımdakini etkilememe gayesinde olduğumdan mütalaayı tercih ederim. mütalaa politik içeriğe haiz olsa bile siyasi eylem sayılmaz. etkilemeden ziyade bilgi verme danışmanlık için kullanılır. Politikaya siyasetten daha yakındır-baştaki ayrımı hatırlayın.  ama her zaman mümkün olmuyor tabi, iş polemiğe kaydığında da genel itibariyle ilk mütalaamın anlaşılmadığını düşünüp onu açıklarım. Çoğu insanın düşüncelerini değiştirmeye çalışmam. Ama düşünme tarzını değiştirme gayem vardır biraz.

Gelelim konulara, siyasi duruş politik davranıştan kaçınsam da bunun istisnai durumları vardır. Yani bazı konularda insanları etkilemeye çalıştığım olur.  Asla aktivist olmasamda orkidelerin korunması konusunda ve genel olarak doğanın korunması konusunda eylemsel olmasa bile söylemsel olarak politik tavır sergilerim. Yani bu konularda insanların düşünce ve davranışlarına kendilerine rağmen değiştirmeye çalışırım. En baştaki uyarıyı şu an hala anlamadıysanız başa dönüp tüm metni tekrar okmanızı tavsiye ederim.

Politik olmak zorunluluk değil tercihtir, birine ya da halka politik değilsin koyunsunuz demek elitist ve hoş olmayan bir tavırdır. Siyasi parti seçmek ve oy vermek zorunlulukları bile yoktur. Sizin siyasi ajandanıza uymuyorlar diye suçlamak yersizdir. Eğer siyasi tavıra bu kadar kolay karşılık verdiklerini düşnüyorsanız gider teker teker konuşur sizin dediğinizi yapmasını sağlarsınız bu kadar basit. Bana niye oy/destek vermiyorsunuz ulan tavrı çok sığ bir politik duruştur. Siyasi olma gayesi güden bu maksatla hareket eden insanın işidir etkilemek, birine niye etkilenmiyorsun demek abestir. Birinin kendi düşündüğü,istediği,yaptığı,sergilediği şeyin iyi,doğru,güzel olduğunu düşünmesi, kalan herkesin de böyle düşündüğünü veya bu şeylerin gerçekten iyi,güzel,doğru olduğunu göstermez. Bu illizyona çok düşüyor politik olmak için can atan arkadaşlar.

Bir dünya görüşüne sahip olmak iyidir, net siyasi duruş için de kötü diyemem ammavelakin bir kişi sosyal mevzularda ne kadar köşeli olursa o kadar da siyasi etkiye açık olur bunu gözden kaçırmamak gerekir. Diyelimki bir insanı belirli yönde düşündürmek istiyorum, o insanın ideoloji mensubu-cenah fark etmez- olmasını tercih ederim. Nedenine gelirsek belirli bir ideolojiye sahip olmayan insandan daha kolay ikna ederim. Mevzu bahis kişi şu ideolojidedir bilgisine sahip olduğum an tahmin edilebilir hale gelir. Bu açıdan sıkıntılıdır keskin görüşlere sahip olmak. Burada bahsettiğim siyasi görüşünü değiştirmek değil, spesifik bir eylem yaptırmak yanlış anlaşılma olmasın. Söylemsel avantajda sağlar ideoloji mensubu olmayana, hareket alanı sınırlıdır bir parti veya ideoloji mensubunun.

İdeolojisinin kırmızı alanlarını zayıf güçlü yanlarını bilirsen çok fazla avantaj sağlarsın tartışmalarda. İdeolojiye veya partizanlığında aşamaları vardır. Sempati duymak, doğru olduğunu düşünmek, daha doğru olduğunu düşünmek, tamamen doğru olduğunu düşünmek, benimsemek, gömlek olarak giymek ve ne sonunda hayatını o çercevede yaşayacak hale gelicek kadar adamak. Bu yazı temel olarak hayatını bir parti veya ideolojiye adayanlar ile salt politik olmak için politik olanlara yönelik zaten. Eğer hayatını adıyorsan politik otoriteye haiz insanların sen farkına bile varmadan seni yönlendirmeleri çocuk oyuncağı haline gelir.

Zaten modern dünyada her bir şeyimiz meydanda, sosyal ve psikolojik eğilimlerde düşünme süreçlerine kadar her yaptığımız biliniyor. Nlp kitapları, pazarlama yöntemleriin az biraz okuyan ruhunun en kuytusuna kadar açığa çıktığını bilir. Eğer ortada bu bilgiler varsa bilgiye sahip olanların kullanmadığını düşünmek saflık olur. Dünya üzerinde en çok propogandaya maruz kalan insanlar üniversiteli gençliktir. Sadece hegemon yada iktidardan bahsetmiyorum, her güç odağı tğm ekonomik ve politik gruplar bu kesimi etkilemek ister. Çünkü en dinamik grup budur, dünyanın geleceğine öyle yada böyle az çok bu gruptan çıkıcak insanlar yön verir. üniversiteliğe gençliğe biçilen misyonlara benim dediğim dahil şüpheyle yaklaşın. Klasik üniveristeli gençlik muhalif olmalıdır söylemi vardır. Burada muhaliflik dar çercevede yönlendirilir, en geniş tabanlısı her türlü egemen güçe denilir. Egemen güç kavramı burada muğlaktır. Bu muğlaklık türk siyasetindeki boş meclis muhalefeti gibi ortamlar yaratır. Kuru kuruya iktidara karşı çıkmak gibi alınır, İktidar ne yparsa yapsın karşı çık ama iktidar istediğini gene yapabilsin. Muhalefet olanlara laf etmek iktidara yarar işte muhalefete sakın bir şey deme. İyi de maksat eleştirmekse ilk önce muhalefeti eleştirmelisin, muhalefet işler hale gelmeden iktidara zaten dokunamazsın. Etkin hale getirmek istediğin kurumu eleştirirsin, tabi eleştiriden kasıt bi boka yaramaz bunlar demek değil. daha yapıcı eleştiriden bahsediyorum. Bir kere birisini eleştirmek - kınamak demiyorum- o şeyden hala umudun olduğunu gösterir. Herhangibir konuda iktidar olandan umud beklemek daha doğrusu herekse faydası olacak şeyler için umut beklemek beyhudedir. Arada iyi şeyler illaki yaparlar-muhalefet bunlara da itiraz eder- ama ikitdarı tutan parmağını yalar populist liberal demokrasi kültüründe.

Velhasıl kelam, neyi niye yaptığını niçin böyle düşündüğünü de arada oturup düşünmek lazım. Eylemlerin, düşüncelerin ne kadar sana ait bir bakmak lazım. İdeoloji yada partizanlığın sorgulmada sağladığı kolaylığa kanmamak, bir konuda farklı birden fazla görüşe saihp olmakta yarar var. tutarlı olmak adına bundan taviz verilir genelde. İyice uzamadan burada kesiyorum,  ne muhalif olun ne de destek iktidar olsun olmasın her türlü güç odağından gelen etkiye karşı durun kafi.Kendini açık edecek derecede siyasi olmak kişiye zarar verebilir, sevdiğim bir abinin lafıdır, yapabiliyorsan akıllı ol ama kimseye belli etme. Başlarda dediğim sözün gücüne gelirsek alıntıyla bitiriyorum, Gandhi demiş ki:

 SÖYLEDİKLERİNİZE DİKKAT EDİN,  DÜŞÜNCELERİNİZE DÖNÜŞÜR,DÜŞÜNCELERİNİZE DİKKAT EDİN, DUYGULARINIZA DÖNÜŞÜR,DUYGULARINIZA DİKKAT EDİN, DAVRANIŞLARINIZA DÖNÜŞÜR,DAVRANIŞLARINIZA DİKKAT EDİN, ALIŞKANLIKLARINIZA DÖNÜŞÜR,ALIŞKANLIKLARINIZA DİKKAT EDİN, DEĞERLERİNİZE DÖNÜŞÜR,DEĞERLERİNİZE DİKKAT EDİN KARAKTERİNİZE DÖNÜŞÜR,KARAKTERİNİZE DİKKAT EDİN, KADERİNİZE DÖNÜŞÜR

salt laf deyip geçmemek lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

About Us

Recent

Random