Arzu giderici düşünme, bilişsel eğilim veya bişisel hata basit bir ifadeyle olmasını istediğin bir duruma rasyonel veya mantıklı gerekçeler üretip o şeyin gerçekmiş gibi algılayarak kendini rahatlatma, bahane üretme mekanizmasıdır. Literatürde bunun tam tanımı var( bknz ekşi, wiki) ama ben bu hatadan değil buna bağlı olarak oluşan başak bir bilişsel hatadan bahsedeceğim. Adı tam konulmamış daha çok kombine bilişsel hataların oluşturduğu bir durum.
Bu hatayı sonuçtan yola çıkarak gerekçelendirme yapmak, varmak istediğiniz noktayı önceden seçerek geriye doğru seçici ve kasti olarak kanıt doldurarak sonuçu haklı/doğru çıkarmak olarak tanımlayabilirim. Her ne kadar bilimsel ve mantık yürütme metodu olarak var olsa da, toplumsal sosyolojik veya durum analizi esnasında bunu yapmak gerçeği çarpıtmaya veya gerçeğin farklı algılanmasına yol açabilir. Örnekler biraz daha netleştirebilir.
En sağlam örneği sanırım şudur; Elinizde bir test kitabı var. Bir soruyu yaptıktan sonra cevap anahtarına bakarken bir sonraki cevabın doğru şıkkı da gözünüze çarptı. O çarpmadan sonra soruya döndüğünüzde soruyu çözmeye değil, doğru olduğunu gördüğünüz şıktaki sonucu verecek işlemler yapmaya çalışırsınız.
Bir başka örnek. pro ve con argumanları olan bir konuda varmak istediğinz sonuça seçici olarak proları seçip conları zayıf vermek. misal ben sigara içiyorum, bırakmayı da düşünmüyorum. Birisi sigarayı bırak dediğnde, sigarayı bırakmamalıyım dierek geriye doğru gerekçelendirme yaparak kafamın ütülenmesine mani oluyorum. Bu noktada "self-deception"-kendini kandırmaya- giriyor zira ben şahsen bu argümanlara inanmıyorum.
Bilim camiası bu yönelim/eğilimi fark ettiğinden bazı konuları bilismel araştırmanın dışında bırakmış. Genelde bu tarz geriye dönük dokumalar sosyal bilimlerde gayet yaygın zira tam bir kanıt bularak gerçekliği tam teşhir etme imkanından yoksun bu alanlar. Tarihin,sosyal bilimlerin , toplumsal ,ekonomik psikolojik alanların her zaman birden fazla gerçekliği, birden fazla okuması vardır. Örneklendirmek gerekirse 19. ve 20.yyda oluşmuş bütün ideolojilerde geriye dokuma vardır. Seçici bir şekilde kendi pozisyonları sağlamlaştırmak adına Plato-Aristoya kadar geriye giderler. Görünürde bunda yanlış bir şey yoktur ama bu hatalı bir görüntü nakletmektir zira Plato da Aristo da ne sosyalistti ne de bugünkü manasıyla idealist. Fikirleri bütünün bir kenara bırakarak destekleyici kısımları alınarak bunlar da o ideolojiye mensupmuş gibi gösterilir.
Bu yönelimden kaynaklı bir diğer hata, Nazi fallacy diye geçiyor. Nazilerin yaptıkları kötüdür. Dolayısı ile Naziye ait her şey kötüdür, Adolf kötüdür adolfa ait her şey kötüdür, nazizm kötüdür. Bunda ne var diyenleriniz olabilir, sonuçtan geriye gidiliyor. Katliam kötüdür ama katliamın gerekçelendirmesini serbest seçime kadar dayandırmak veya alakasız şeylerde de öne sunmak-Hitler kötüdür o yüzden resimleri de kötüdür- bilişsel ve mantık olarak hatalı çıkarımlardır.
Bu yönelimin en bariz örneği din ve ideoloji tartışmalarında ortaya çıkar. Her ne kadar ilk noktada kişi ikna ve gerekçelendirmesi düzgün kurmuş olsa da bir noktadan sonra o konuyla ilgili argümanlarda sonuçtan hareketle geriye dönük gerekçelendirme yapar. Tanrı vardır/yoktur, Dinler gerçektir/değildir gibi önermeleri herhangibir yönde kanıtlamaya çalışmak abesle iştigaldir zira başlangıç noktanda sonuç zaten elindedir, ya inanıyorsundur yada inanmıyor. Bundan sonra seçici bir şekilde gerekçelendirerek varmak istediğin sonça ulaşamaktır. Aynı şekilde Faşizm kötüdür/iyidir, Komunizm iyidir kötüdür gbi her yönden bolca kanıt bulunucak tartışmalarda da bu yapılır.
Bizim ülkede bunun yapıldığı bir diğer konuda Atatürk ile ilgili olandır. Zira Mustafa Kemal atatürk'ün hemen her konuda hem destekler hem de aksi yönde sözleri vardır. Afacan kişiler Atatürkle ile ilgili bir önerme yapıp varmak istedikleri sonuca seçici olarak bu sözlerden derleme yaparak ulaşır ve bunun gerçeklik olduğunu iddia ederler. Ama sadece gerçekliğin bir parçasıdır ve çok ciddi ajan-sistem sorununa işaret eder teorilerde.
Günlük hayatta ilk başta verdiğim hatayla benzeştiği duruma geleyim. Şimdi iki tane hanım abla oturuyorlar. Biri diğerine-isim verelim ayşe olsun- eşim beni aldattı diyor. Ayşe üzüldüm işte napcan netcen tarzı giderken. Aldatılan hatun "kızım erkek milletine güven olmaz" diye bir genelleme yapıyor. Bu noktadan sonra Ayşenin önünde bir dikatomi oluşuyor. Ya aldatır ya aldatmaz diyecek ve hangisini seçerse seçsin geriye dönük kanıt arayışına girecek. Aldatmaz benim eşim dediyse buna hem kendini hem de karşısındaki ikna etmek için eşinin o güne kadar yaptıkları söylediklerinden derleme yapıcak ve bunu yaparken şüpheye yol acıcak şeyleri es geçicektir. Ya aldatıyorsa diye içine kurt düşerse bu kezde bununa kanıtlar üretecektir. Hatta bir önceki durumda aldatmaza kanıt sunduğu sözler bile aldatıyora yorulabilir. Ama aslında bunlar sadece öylesine söylenmiş sözler veya davranışlar olabilir.
Bu şekilde somut kanıtlar olmadan kanıya varmak yerine muallaktaki kanıtlardan çıkarımlar yaparak geriye gerekçelendirme yapmak oldukça sakıncalı bir durum. İlk baştaki bilişsel yönelimde bu anlattığım sonuca peşin hükmedip geriye doğru gerekçelendirme yapmakta aşırıya kaçıldığı durumlarda bireyin gerçeklikten kopmasına ve kendi kurgusu gerçeklikle örtüşmeme durumlarında şiddetli ruhsal travmalara yol açabilir. Eğer karşınızdaki böyle bir yaklaşıma sahip olduğunu biliyorsanız varsayımlarla konuşmamanız o kişinin hayrına olur. Zira varsayımlarınızı kendi savını destekleyecek şekilde yoracak ve senaryosunu sağlamlaştıracaktır.
Böyle biryönelim eğilim litaratürde tanımlı var mı bilmiyorum okumadım ama isnanların ekserisinde bı yönelim mevcut zira okullarda verilen eğitim biraz körüklüyor bunu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder