Bir elbise alırsın sevdiğin birine hediye, beğenmez istemez reddeder. Sokak ortasında elinde poşet kalakalırsın. Eve gelirsin, başka birine vereyim dersin, şahsa özeldir oturmaz başkasına. Çöpe atayım dersin ne hevesle kılı kırk yararak seçmişsindir kıyamazsın atmaya yepyeniyken. Bir süre sürüklersin alır bakarsın yıkarsın kirletirsin taşlarsın eskitirsin, giyilmemiş elbiseyi giyilmiş gibi yapmak için elinden geleni yaparsın ki kurtulabilesin.
Aşkına karşılık bulamazsın, sokak ortasında yapayalnız kalakalarsın kalbinde büyüttüğün aşkın ellerin bomboş. Başkasına veremezsin, söküp atamazsın da, caresiz eve yollanırsın. Başından atmak için bu karşılıksız sevdayı, yaşanmamışlıkları yaşanmış gibi gösterip kendini aldatmaya girişirsin. Düşüncelerin, beynin tam randıman çalışır, türlü senaryolar hikayeler, şiirler, yazılar, alkole baş vurmalar. Bir müddet sonra yaşanılamamışlıkları yaşanılmışcasına eskir karşılıksız sevdanın.
Gel gör ki ne elbiseyi ne sevdayı yine de çöpe atamazsın, evin dolabın kalbinin bir köşesine atarsın. Gün olur aklına düşer alır eline bakarsın, bir elbiseye bakarsın bir karşılıksız sevdana. Yeni halleri gelir, nasıl reddedildikleri. Bir cigara yakarsın, bilgisayarı açarsın. Elin otomatik gider sanat müziği klasörünü, bir müddet sonra sen farkına varamadan Zeki Müren şarkıya başlar.
Kalkarsın, mutfağa geçersin usulca, biraz meze hazırlar bir duble rakı koyarsın kendine. Odaya geri dönersin Zeki Müren gelişinin şerefine yeni şarkıya geçer, "Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç" demektedir. Gayri ihtiyari bir of çekersin, sigaran bitmiştir yenisi yakarsın. Dumanı gözüne kaçar sigaranın gözlerin yaşarır. Kaç zaman oldu farkına varmazsın, bir bakarsın playlistte bitmiş, bir büyük rakı da.
Kalkar dışarı çıkarsın, en yakın tekel bayiisine yollanırsın sarsak adımlarla. Büfeciye "bir büyük rakı yanına 2 bira" dersin, cebindeki sigarayı yoklarsın 2-3 tane kaldığını fark eder, "bi paket de LM" diye eklersin. Yol boyunca gören tanıdıklar baş selamıyla yetinir, dokunur halini sorarlarsa "bin ah işiteceklerinin" bilincindedirler tuhaf bir şekilde.
Anahtarlar biraz güreştikten sonra eve girmeyi başarırsın. Playliste bu kez Müzeyyen Senar ağırlıklı Tsm şarkıları koyarsın. Gözlerin dalıp gider, kadehler boşalıp biter. Son birana gelir sıra... Birden karnında bir sancı hissedersin. Düşünürsün niye ağrıyor diye, reflün azmıştır. İlaç paketini bulur masanın üstüne koyarsın. Kızarsın kendine "ulan aşk senin neyine" diye girizgah yapıp yakası açılmadık sunturlu küfürler dizersin kendine. Hırsını alamazsın, Tekel'e saymaya başlarsın, rakıyı bozduğu için, sarhoş olamamanın suçlusu ilan edersin. Küfür tiradının ortasında neye küfrettiğini unutur iyice zıvanadan çıkarsın. Birayı dikip son damlaların diline düşmesini beklersin, şişenin boşaldığına kanaat getirince, olanca hırsınla şişeyi karşı duvara fırlatırsın. "Elveda meyhaneci" bitmek üzeredir zamanlamayı nasıl ayarladığına şaşarsın.
Öyle boş boş cam kırıklarına bakarsın, parçalanmış dünyanın, hayallerinin, kalbinin,hayatının kırıklarını görürsün orada. Sigaraya uzanırsın, bitmiştir, inanamazsın akşam aldığından. Çaresizce sağa sola bakarsın kesin bir yerlere düşmüştür diye, boşa çıkar çaban. Kül tablasında yarım bir cigara görürsün, ziyan olmasın deyip yakarsın. Bilgisayardaki arşivde Orhan Baba'nın "Batsın bu dünya"sını ararsın, bulamazsın. Bilmem kaçıncı defa bu şarkıyı edinmeye söz verirsin, mutfaktan süpürge almaya giderken (bilmem kaç+1). defa unutursun mevzuyu.
Mutfak penceresinden canlanan sokakları görürsün, şehir uyanmıştır. Servis bekleyen,işi gücü olan insanlara imrenirsin hayatları bir nebze de olsa anlamlı diye. Odaya geri dönersin, tam süpürmeye başlarken gözün ilişir, kalakalırsın. Bilgisayarın önündeki sandalyede oturmaktadır "aşkına karşılık vermeyen sevgili", gözlerini kırpıştırırsın hala oradadır. Baştan aşağı süzmeni beklemektedir adeta, gülümsemektedir hafiften, gamzeleri belirgin, elmacık kemikleri daha da belirgin ve kırmızı. Gözlerin zümrüt gözlerine kilitlenir, süzmeyi bırakırsın, hafiften gücenir sanki kalkmaya davranır. Bir esinti olur odada kokusu önce burun direklerini sonra bütün iliklerini sızlatır, ürperirsin inceden. Süzülmektedir hayal sana doğru, sonra cam kırılması sesiyle kendine gelirsin. Süpürmek üzere olduğun kırık camların bir kısmı ayağına batmıştır, kanamaktadır ayağın. Bir havlu sararsın ayağına, aceleyle süpürürsün camları. Mutfağa gidip ıslak bir bezle bezgince halıdaki kan izlerini silmeye çalışırsın bir müddet, çabuk vazgeçersin bu beyhude çabadan. Ortalığı toparlarsın, tam ışığı kapatacakken durursun, bir şeyi atladığını hissedersin ama bilemezsin neyi olduğunu. Midenden bir gurultu gelir hatırlarsın, masanın yanından bir ağrı kesici alırsın önce sebebini bilmeden. Sonra garanti olsun diye iki tane yutarsın Renny tabletlerinden.
Banyoya gider ayağını yıkarsın, bayağı kesilmiştir ama heyhat hiç acı yoktur. Acıyı iletmesi gereken sinyali İstanbul trafiğinde kötü haber taşıyan posta şöförüne benzetirsin, ilahi adalet trafikte takılmıştır. Benzetmen hoşuna gider kendi kendine gülümsersin. Sevgilinin hayaletinin buna bozulduğuna hükmedersin, yüzü düşmüştür sanki, boynu hafif eğik, dudağı kıvrılmış sana bakmaktadır. Yatağına uzanırsın ışığı kapatıp. Sevgilinin hayal(et)i de arkana uzanır. Sarılır sana saçları ensene değer sıcaklığını hissedersin nefesinin. Hiç sarılamadığını düşünürsün gerçekte, hiç saçlarını okşayamamışsındır. Elin istemsiz ensene gider, saçları yerine ensene değer elin. Gerçeklik sarsar içini, bütün iç organların hummaya tutulmuşcasına yanar tutuşur alev alır bedenin. Göz yaşları usulca yastığını ıslatmaya başlar, "aşkını reddeden sevgili"ye kıyamaz bütün bunların suçunu reflüye yıkarsın, söversin içinden bu lanet hastalığa."O yuttuğun hap ağrı kesici değil anti-depresandi" der hayalet kulağına. "ne fark eder" dersin karanlık boşluğa gözlerini açmadan. "En kötü ne olabilir ki"," ölebilirsin kalk kus der" karanlık. İstifini bozmazsın ama içinden sevinirsin bu ihtimale.
Sevgilinin hayal(et)i usulca uzaklaşır senden, düşüncelerimi okudu da gücendi mi diye saçma düşünceler geçer aklından. Hala yataktadır rahatlayıp tuttuğunu fark etmediğin nefesini salarsın usulca. Tek dirseğine dayanmış seni izlemektedir sessizce. Bakışlarının sıcaklığında erirsin normalde saatlerce döndüğün yatakta iyice gevşer uykuya dalarsın. Dalmadan önce içinden bunun son ve ebedi uykun olması için zilyonuncu kez dua edersin. Sevgilinin hayal(et)i bir kaç dakika öyle kalır, sonra usulca sağ kulağından rüyalarına dalar, huzursuzca kıpırdanır, yorganı başına çekersin. Tüm şehir ayaklanır sen rüyalar alemine dalarken.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder