cingozrecaininkupestesi

26 Ekim 2019 Cumartesi

İMDB TOP 250 Hakkında Tavsiyeler

05:07
 Eleştirmen değilim, sinemanın sanatsal yönlerini ve çekim tekniklerini bilmem. Bu yazı tamamen belirli zevkleri olan bir izleyicinin öznel yorumlarıdır. İşsiz güçsüz olunca listeyi tamamlayayım bari demiştim. Yazıyı kolej eğitimi almış birilerine göre yazıcam, hepsini tek tek anlatmak kasar. O sebepten çoğu kişini izlediği kendini zaten ispatlamış god father, star wars ve benzeri filmleri es geçeceğim. Öznelliği biraz soyabilmeniz adına, korku filmlerini sevmem. Anime, animasyon,fantastik, romantik komedi, komedi türlerini severim. Hani iyh işte dediğim bir korku filmi çok iyi, iyi dediğim romantik komedi vasat gelebilir bazılarına.



Yazıyı yazana kadar filmlerin isimlerini bile unuttum. Blog sitesini google satın aldıktan sonra giriş yapamamıştım.

Gezi Yazısı, Akçay

05:06

Ayıptır söylemsi, geçen tatile gittik. Annem, babam ve ben. Benimkisi biraz mecburiyetten aslında, hiç içimden gelmiyordu ama yapıcak bir şey yok.

Her şey Balıkesir'e buradan giden Nurdan adlı tanıdık yüzünden başladı. Babam gittiğinden beri gelicez diyormuş. e gidin dediğimde haliyle sensiz olmaz diyorlardı. İyi dedim para da var bu sene gidelim madem. Babamla annem mart sonunda başladılar reklam yapmaya, gidicez de gidicez ama tabi tarih belli değil. Babama kalsa mayıs başı dikicek bizi akçaya, kim dediyse işte sezon başlamadan ucuz olurmuş filan. denize girmicekler tabi kafaları rahat, ben napıcam düşünen yok. velhasıl kelam parasını muhtemelen hiç alamayacağım tercüme işini 2 haftada bitirdikten sonra haziran ortası hadi gidiyoruz dedim. Aylardır muhabbeti var ama her Türk gibi somut bir şey yok. Valiz alınmamış alışveirş yapıcaz diyorlar yapılmamış. Israr edip bi tane ufak valiz almıştım başıma gelecekleri bildiğimden. Ben alışık olduğumdan alacağımı tık tık yerleştirdim. anneme bıraktım kalanları.

ha tabi gitmeden önce antlaşma yaptım, huylarını bildiğimden, para hesabı yok ne diyorsam onu yapacaksanız filan diye. Tabi gene havada kaldı ama neyse. En büyük hatam süre hesabında oldu. İzmir-Tekirdağ arası yaklaşık 13 saat sürüyor, balıkesir bize daha yakın gibi gelmişti bana. Hani 5 saat filan diye hesapladım gündüz gidelim dedim. 7 saati geçiyormuş. Çanakkale aktarmalı gitmek zorunda kaldık gündüz arabası kaçırdığımızdan dolayı. Acemiliğin ilk faturası 105 tl.  Babam kaz dağı görücek ve Nurdan ablaları görücez diye gidiyoruz ama ev telefonu açılmıyor. ta nedne sonra dayımın orada olduğunu öğreniyorum-bana kimse demedi ne bileyim- Dayımı arıyorum, onlar da dönmek üzereymişler köye. Altınoluk'a niyetlenmişken kendimizi akçay'da bulduk. Gece geldik onlrda kaldık sağ olsunlar miafir ettiler, görenin az yukarısında ismi aklımda kalmayan ama güzel esintisi olan bir köy.

Giderkende Güre'de kaplıcaları orada bir yere gtürdüler günlük 75 tamam mı tamam değilse de tamam dedim mecburen. Aslında yarın kendim gezip bakıcaktım ama bulmuşlar daire, babam laf yapıcak onu da biliyom. 3 gün kalalım burada madem dedim. İlk gün alışverişe gittik, tahmin ettiğim ama kontrol etmediğim üzere annem doğru düzgün hiç bir şey koymamış valize. akçay merkzden, madonun oraya inerken sağda kıyafet satan bir yer var, o kadar gidip geldik oraya, ne mekanın adı ne de fotoğrafım var. Ama orada çalışan Meltem bizden özellikle benden baya bir dua alıcak, ısmarladığım yemeğe ilave olarak. Çok yardımcı oldulr sağ olsunlar. Alışveriş derdinden biraz kurtuldum.

Güre kaplıcaların olduğu yer, yukarısında pınarbaşı var, turdayken yemek yediğimiz yer, annemler pikniğe de gitmişti. Akçay tarafındaki en sakin yer diyebilirim. Zeytinliden bile daha sakin. En eski yerleşim yerişömiş civardaki. Eski merekzi yukarda kalıyor. Yeni merkez kaplıcaların az ilerisinde. Belediye kaplıcalarında, 1 saatlik 2 kişilik banyo 10 tlydi. Babam baştan girmicem dedi tam çıktık gidiyoz beyfendinin giresi geldi. Suyu ne işe yarar bilmiyorum ama rahatlatıyordu. Biraz hamam tarzı olmuş, havuz kısmı da varmış. O yol üstünde 3-4 tane termal hotel var. akçay merkezde bunların reklamlarını görürsünüz. Reklamlar genelde gerçek, tanıtım amaçlı, otel hizmetlerini kullandırıyorlar ama dolandırıcıları da varmış. Kalmakta ücretsiz diyen olursa yalandır ama jspayı kaplıcayı açık büfeyi filan kullanabilirsiniz davetle derse gidilebilir. Ben gidicektim de babamlar yaşlı işte işkilleniyor. Açık büfe her zaman cezbetmiştir beni.

Güre'nin kumsal kısmı hem sürekli değil hem dar hem de çakıllı, yine de güreden akçaya doğru biraz yürürseniz girilebilecek yerler var. Şahsen ben ilk deneyişimde 5 dakika dayanabildim. Niyetlenmiştim ama çok soğuktu zaten yüzme bilmiyorum pek. 3 gün gölgede yanmakla geçti. Çay bahçesi olan bir yer bulduk orada oturduk genelde. Zaten Güredeki plajlar biraz otel istilası altında. Bir tane gece mekanına gittim eski merkezde sahilin bir üst sokağında. Balıkesir'in mekan kültürünün üzerimdeki şok etkisi başladı bilahare değinicem. Nete girip fotoları atıcaktım. gittiğimizin 2. günü ilk defa annemleri yalnız bıraktım daha fotoları atamadan 1 saat sonra telefon çaldı. Baban acile gidiyor.

Dakka bir gol bir, kaldığımız yerde tvnin sesi çıkmıyordu, ev sahibini ara dediydi, adam sese napıcak filan deyip aramadım ben. içim de rahat etmedi ama, sorun olur mu olmaz olur mu bak baba iş çıkarma olmaz. iyi deyip çıkmıştım. Niye çıktığını hatırlamıyorum diyor ama kesin TV yüzünden inerken düştü. Tansiyonum filan diyor da perşembenin gelişi çarşambadan belli. Tekirdağ dışına çıktıkları yok ki. Daha geleli 2 gün olmamış, havasına suyuna alışmamışsın, sıcakta oturmuşsun doğru düzgün yemek yememişsin, kalkıp üstüne bira içersen başka ne olacaktı. Hani ben çabuk uyum sağlarım iklime ama 5. güne kadar gündüz alkol almadım..

merdivenden düşmüş kafası yarılmış, beli çürümüş filan ama çokta ciddi bir şeyi yoktu çok şükür. Kalan 12 boyunca her önüne geleni onu anlattı, malzeme çıktı. Gelgelim Edremit devlet hastanesine. Hayatımda gördüğüm en garip hastaneydi. Tuvaletler hariç her odaya isim vermişler. Çoğu da yapan insanların isimleri. doktorun adı mı yoksa odanın adı mı anlayana kadar akla karayı seçiyor insan. İlave olarak çok donanımsız bir hastane, Allah orada kalanlara kolaylık versin. Doktorları da gözüm tutmadı pek. Acilde kavga çıktı zaten, yoğun diye gerilmiş görevliler, e acildesin gayet doğal yoğun olması.


Devamı gelir mi bilemedim üstünden çok geçti


İyilik ve kötülük

05:03
İnsanlar çok karmaşık yaratıklardı. Çocukken dedesinin söylediği kızılderili atasözü vardı. İyilik ve kötülüğü temsil eden iki köpek hakkında.. Hangisini beslersen o köpek kazanır demiş kızılderili. Peki ya ikisini beslemez sadece izlersem ne olur diye sormuştu, anektodu anlatan dedesi cevap vermemişti. Yaşı ilerledikçe bu düşünceleri pekişmişti. Başka biri hakkında nasıl biri diye soranlara "kötü biri değil derdi, kendisi de kötü biri değildi. ama bu otomatik olarak iyi olduğu anlamına da gelmiyordu. Kendince kategorilere ayırmıştı. İyi insanlar 4e ayrılırdı, gerçekten iyi olup başka türlüsünü beceremeyenler, başka türlüsünü bilmediği için iyi olanlar-öğrendiklerinde değişebilirdi bunlar, aslında iyi olmayıp iyiymiş gibi davrananlar, duruma göre iyi veya kötü olanlar. Kötü olanları da benzer kategorilere ayırmıştı. İnsanları çoğu iyi değil ile kötü değil kategorisine düşüyordu. Gerçekten iyi olanların kötü olmaya çalışmaları ile gerçekten kötü olanların iyi olmaya çalışmaları felaketle sonuçlanırdı zaten. Kendisi de kötü biri değil sayılırdı.

yolda ıssız yerde giderken yalnız bir kadın gördüğünde veya görsem ne olur diye düşündüğünde, tecavüz etmek gelirdi aklına. ama düşünce orada kalıp icraate geçmeden ilerlerdi, tecavüz edince ne olacak? Hiç 11 dakikalık zevk, o zaman amaç neydi? satıcının görmediği durumlarda bir şeyler çalmakta geçerdi aklından. Ama çalınca eline ne geçecekti? Banka soysan bile tekrar yapman gerekecekti ki sonu yoktu. Yakalanmasa bile aklına hep o çaldığı an gelirdi, değmezdi yani. Sinir olduğu insanları kafasında öldürürdü defalarca. ama karşısına çıktığında hiç bir şey yapmazdı, öldürse ne değişecekti ki? Onu sinir olan olaylar veya sözler geçmişte kalmıştı ölse bile değişmezdi artık hafızasının parçasıydı.  Siniri geçmeyeceği gibi bir de üstüne vicdan yükü olurdu. Bu tarz düşünceler sonunda kötülük için fazla vicdanlı veya fazla tembel olduğuna kanaat getirmişti.  Sürekli bir şeyler yapman gerekiyordu ona göre değildi. Gerçi sadece konuşarak da kötü olunabilirdi, birilerine söversin kızarsın bağırır çağırırsın, ama o zaman da yüzlerinin duruşlarının aldığı hali görmek istemiyordu, çok acı veriyordu ve biliyordu ki o an ne hissettikleri unutmayacaklar. İnsanlar hissettiklerini unutmazlardı.



Dip not: 7 sene önce başlamışım ne yazacaktım en ufak fikrim yok yazdığım kadarını yayınlıyorum

Gereksiz Kişisel Bilgiler

03:03
Nihiliste yakin olduğumu şimdiki zaman damgalı keskin bir gerçeklik çerçevesi içinde çalışırken daha iyi fark ettim. İnsanların kendileri yaptıkları iş üzerinden tanımlamalarını oldum olası anlamamışımdır. Veya para ihtiyaç dışında neden çalışmak zorunda olduğumuzu. Yeteneği takdir ederim ama o kadar. Kapitalist sistem bana çok ters geliyor. Farzı misal satenin değeri üretim faktörlerinden veya emekten ziyade insanin temasa duyusundan kaynaklıdır bana göre. İnsanların kaliteli yasam anlayışı da haliyle benzer seklide anlaşılmaz geliyor. Eşya ve para üzerinden tanımlanmış iyi giyinmek pahalı araba sürmek mevki sahibi iste çalışmak gibi şeyler gosterişçilik gibi geliyor. İnsanları batılı gösterişçi materyalistler ile doğulu temaşa ile koku ile alakasını yitirmemiş ermişler arasında bir skalaya yerleştirme eğilimim var.  Eğitimli biri olsam da arkaik tarafıma beynimden daha fazla yaslanıyorum. Birisi nasıl kadınlardan hoşlandığımı sorduğunda net bir cevap veremem misal. Sözler eksik kalır çünkü koku, dokunma, aura gibi şeyler fiziki tasvir edilebilir kısımlardan daha ağır basar. Elektrik olayı yaygın tabirle. Mülakatlardaki bize kendinizden bahsedin sorusundan bu yüzden nefret etmişimdir. En sevdiğim yemek sarmadır ama her sarmayı sevmem. Belirgin bir güzel kadın anlayışım olsa da o kategorideki her kadından etkilenmem. Çevreci damarım olsa da her konuda kabarmaz. Balığı hem doğada hem tabakta severim çelişkili gelmez bana.

Velhasıl kelam kendime neden sınır çizmek veya çizilen sınırlara riayet etmek zorunda olayım ki. Herkesin zevki ve düşüncesi kendine. Kabul eden eder etmeyenin keyfi bilir. Rahmetli dedemin dediği gibi ekmeğim mi milletten suyum mu milletten. Devletle ve diğer insanlarla asgari düzeyde ilişkili olmayı tercih ediyorum. Aktivistlik filan da eyleme dönmez hiç bu yüzden.

8 Mayıs 2014 Perşembe

Sosyetenin Retrosu Olarak Barbarlık

10:51

Sosyetik,elit abi ve ablaların, ateşi yıllarca önce bulan mağara adamlarının .çabalarını hiçe sayarak balığı, balık yumurtasını çiğ, bifteği kanlı yemelerinin başka adı yoktur. 

Bir de yetmez gibi ateşin hakkını veren yiğido mangalcılara laf ederler.

Yine bunlar ilkel dönemlerde bulduğu kaptırmadan tıkınmanın günümüzdeki tezahürü fast foodu da matah bilirler. Evlerindeki güzelim kurufasulyenin tadını çıkarmak varken 2 dakikada hazırlanan o pis dedikleri mangalcıların mangalından daha beter ızgara bişmiş köflteleri acımadan götürürler.üstüne lahmacun yiyene kro derler

ilkel dönemlerde yokluktan bilmezlikten bi parça kıyafetle gezen ilk insanlar gibi giyinir buna da moda derler. Kitle üretim çağında kumaşa boğulmuş iken tadını çıkartan insanlara rüküş derler. Halbüse medeniyetin başlangıcından beri çok kıyafet giyinmek zenginlik nişanesiydi. Hala kürk ile devam eden adettir. 

El kadar kumaş giymek, ya da kumaşlar dururken ilk insanlar gibi sağda solda buldukları şeylerden kıyafet yapmaları lazım.

Nedenleri vardır illaki ama barbarlığın retro olmasının sosyetenin ana gayesinin orta sınıftan ayrışmak olduğunu gösterdiği söylenebilir. Tek gayeleri bu imiş adamların demek ki, fordist metotla orta sınıfın bazı mallara erişimi artınca bunlar modernliği bırakıp barbarlığa yönelmeye başladılar. 

Yemek deyip geçmeyin antropolojide yeri var yani. Yaşam biçimini bırakın insanın iskelet biçimini dahi etkilemiş. Kültür medeniyete bakarken çanak çömleklere boşa bakmıyorlar.

Üstüne bir de tek eşliliğin hafiften çok eşliliğe dönmesi, seksüel mevzuların antik dönemlerin hedonizmine yaklaşması var ki oraya hiç girmiyorum. İleri gidecekken geri gidiyoruz velhasılkelam.

hap çıksa da rahatlasak

3 Ocak 2014 Cuma

Saklı Bende

04:40
Ölemezsin ,yaşayamazsın sen bu kederle
Kaçamazsın,saklanamazsın hiç bir şehirde
Unutumazsın kahpe kader pusmuş köşelerde
Ellerin bağlı ,gözlerin nemli kesmez şişelerde

Uyanırsın, gecenin körü deli düşüncelerle
Masada haplar, elde silah ince rugan üstünde
Daralır şehir, dünya sıkışır kalbin tam üstünde
Evden fırlar alırsın soluğu bir sahil köşesinde

Anlatamazsın kendine bile neden bu halin
Söylemeyezsin ismi nedir çınlayan bu sesin
Bağlamışsın hayatı o kızın ince dudaklarına
Söksen atamazsın hayatının her bir köşesinde

Görmeyeydin ah nolur kaderin cilvesizliğiyle
Ne de güzel olmuş en değerlerin al gelinlikle
Vermesin mevlam kimselere böyle işkence
Ellerin bağlı gözlerin nemli kesmez şişelerde

kem söz  edemezsin, sövemezsin, ölemezsin de
onla doğmuşsun göbek bağın saklı gülüşünde
yüzde çamur elde kan ah bu nasıl bir son

9 Aralık 2013 Pazartesi

Masalsı

10:39
Evvel zaman içinde ahir mekan peşinde
Değirmenci durur imiş çölde kuyu başında
Her gece kuyu duvarı şıp şıp eder imiş
Aksi milyon eder de uykuyu kovarlarmış
Derken bir gün bizimki yere çöküvermiş
Kuyudan nemli, soğuk 3 sesi ansızın çekivermiş
Kurusun etsin diye güne serpip sermiş
Gün ufka vamış,. gelmiş ipe bakmış
Bıraktığı o 3 ses bir ömürlük lal olmuş.
Derviş şaşmış bu işe, dönmüş bakmış içine
Kovuktan çıkmış iken sığamamış özüne
Rüzgar fırtın biçenler anlamışlar hikmeti
Altın gümüş der iken es geçmişiz kurşunu
Soğuk servis edilen kurşunlar hep sekmiş
Her kime değdi ise kendine benzetirmiş
Ne savaşlar ne dertler açmış ademin başına
Pişman olmuş ademler duvardan çıkardığına.
Zaman lokman kar etmez imiş açtığı yaralara
Biri bin edermiş  anlık gaflet anında
İşlendiği vakit zümrütten güzel imiş
Az pişer çiğ kalırsa cehennem özletirmiş.
Gökten elma düşse de bu masal bitmez ama
Menzile varmak için kalkmak lazım sabaha

FOLLOW @ INSTAGRAM

About Us

Recent

Random