Kaynanası ile kavga etmişti, moral çok bozuktu. Eşi de annesinin tarafını tutmuştu, çok şey değildi ki istediği alt tarafı mobilya ama yok anlamazlar. Patronu da terfi ettirmemişti zaten her şey üst üste geliyordu. Gerçi bankacılığı pek sevdiği söylenemezdi zaten ama yine de iyi para kazanıyordu, ah bir de istediği gibi harcayabilseydi. Erkekler neden hep son sözü söylemek zorundadır ki? Boşanmak istese arada çocuklar. O arada bir dilenci gördü,"hayat bunlara güzel valla" dedi içinden, çalışmak yok cabalamak yok. Hep derler bunların katları oluyor diye böyle biriktire biriktire acaba gerçek mi diye düşündü bir an ama sonra saçma buldu zaten bir sürü derdi vardı.
Böyle düşüne düşüne giderken arkadaşıyla buluşacağı kafenin önüne geldiğini fark etti az daha geçiyormuş önünden. Eşiyle kavga edince liseden yakın arkadaşı Şükran'ı aramıştı, gel dertleşelim diye. Bir yıla yakın süredir görüşmüyorlardı. Kafeden içeri girer girmez, Şükran yerinden fırladı, etraftan gelen kınayan bakışlara aldırmadan kucaklayıverdi. En son gördüğünde böyle değildi aslında, şaşırmadan edemedi. Şükran şaşkınlığını fark ettiyse bile bir şey demedi. Direkt konuya girdi;
-Hayırdır canım , diğeri ne halde?
Eskiden bunu da yapmazdı hep öyle çat diye mevzuya girmezdi ama belki de en iyisi diye düşündü.
-Hiç sorma bir mobilya yüzünden yemediğim laf kalmadı. Anası dolduruyor billiyorum ama o da gelmesin gaza değil mi canım. Hem boş ver seni, değişmişsin ışıl ışıl gördüm , sen anlat bakayım aşk mı var hem kafam dağılsın. Bir senedir nerelerdesin, naptın?
-Valla Semracım öncelikle bir senedir arayıp sormadığım için özür dilerim. Geçen kasımda rahatsızlandım, 10 aya yakın hastanelerde gezdim. 2 ay oluyor iyileşeli ama hala müşahade altındayım aslında.
-Hadi canım, geçmiş olsun kuzum neyin vardı?
-Karaciğer kanseri
-Valla ne diyeceğimi bilemedim ucuz atlatmışsın, iyi doktora denk gelmişsin geçen benim eşimin teyzesi vefat etti kanserden kurtulamadı.
-Bir bakıma haklısın o doktora gitmem isabet oldu.
-Sen şunu bir baştan anlatsana var dilinin altında bir bakla.
- Tamam zaman ilk hastaneye gidişimden başlayayım. Biliyordun eşim vefat etti, haliyle acı ahebri paylaşıcak kimsem yok zaten paylaşasım da yoktu. Doktor tedavileri filan anlattı ama kafa sallamak dışında bir şey yapamadım. Dışarı çıktım, ilk bulduğum bara girdim. Viskiyi çektim önüme barmeni karışma anlamında işaret ettim 3 şişe viski bitrdim. Madem karaciğer gitmiş kim takar içkinin zararını. İlk bir ay depresyondaydım, ruh gibi gezdim dolaştım. Ardından biraz kabullenmeyene başladım ama hala intiharı düşünüyordum ciddi ciddi. Bir kez denedim bile biliyor musun ama son anda engel oldum kendime. Ağrılar başladı 2. aydan itibaren. Dayanılır gibi değildii bazen, doktoru daha dikkatli dinlemeye karar verdim.3. ayımda seans bitişi 12-13 yaşlarında bir erkek çocuğuna gözüm ilişti, önündeki peçeye rağmen güldüğü anlaşılıyordu. Hiç içimden gelmese de gülümsemek için kendimi zorladım. El salladı, ben de salladım ama konuşma isterse diye kapıdan dışarı atmayı da ihmal etmedim tabii. Hala moral olarak kötüydüm. Doktorum moralini yüksek tut diyordu , demesi kolay tabi çekmeyene. Evde yalnızım, duvarlar üstüme geliyor. Dışarda herkes benden kaçıyormuş gibi geliyordu, bir de elin velediyle mi uğraşıcaktım. 4-5 ay seanslarımız önlü arkalıydı, bu çocuk hep gülümsedi ben de hep karşılık verdim hatta bir kaç kez havadan sudan konuştuk bile. İkimizde rahatsızlığımız söylememeye gayret ediyorduk. Bundan 5 ay önce, çocuğu artık göremediğimi fark ettim. Bilmek istemesem bile doktoruma sormadan duramadım.
-Doktor bey, benden sonra kemoterapiye giren bir çocuk vardı, o neden gelmiyor artık?
Doktorun iç çekişi ve vücud dilinden anlamıştım cevabın ne olduğunu aslında, yine de bekledim cevap vermesini.
-Geçen ay vefat etti karnesini aldıktan bir ay sonra, keşke dedesine üniversite diploması için söz verseymiş.
-Anlamadım.
-Pardon sizi bir kaç kez konuşurken görmüştüm bildiğinizi varsaydım. Bu çocuk bize 11 yaşında geldi. İlik kanseri olarak başlamıştı ama sonradan kanser vücuduna yayıldı. Bize geldiğinde senesini bulmaz demiştik hepimizi yanıltıp 3 sene dayanmayı başardı. Kemoterapi dışında alternatif tedavilerde denememizi kabul etti. Ona bu tedavileri ve tehlikeleri anlattığımda değme delikanlıyı utandıracak bir edayla, "dedeme söz verdim, erkek adam sözünden dönmez" dedi. İlk öğretimi dereceyle bitireceğine dair söz vermiş dedesine. 2.likle bitirmiş okulu, karnesini aldıktan 1 ay sonra da vefat etti. Belki düz mantık diyeeksiniz ama ben hala keşke üniversite diploması için söz verseymiş diyorum. Belki hastalığı atlatıcak akdar uzun süre yaşayabilirdi o inançla. Durumu iyiye gitmeye başlamıştı.
Gözlerim dolmuştu güçlükle teşekkür edebildim, tam çıkarken alternatif tedaviler geldi aklıma dönüp sorudm anlattı. Dışarı çıktım üstüme bir kararlılık gelmişti. El kadar çocuk bana hayatımın dersini vermişti. Onun kanseri daha ileriydi üstelik. Salonda ekseriyetle oturduğu yere bakıp gülümsedim el salladım. Orta yaşlı bir kadın oturuyordu şaşırdı etrafına bakındı acaba bana mı diye , kendi halimde olduğuma hükmedip görmezden geldi. Eve gittim, ertesi gün holdinge gidip istifamı verdim.
-Naptın naptın?
-İstifa ettim hç bakma öyle, ben de en az senin kadar işimden nefret ediyordum, ahşap atolyesi açtım birikmiş paramla , önümüzdeki ay ilk sergim var beklerim.
-Çocuğa üzüldüm doktorun dediğine inanıyor musun, yani üniversite için söz verse yaşar mıydı sence? neticede o 3 yıl şansa dayanmışta olabilir.
-İnanç ve hedef olmadan hayattan beklentin olmazsa hayat sana hoş davranmıyor. İnanıcak bir şeylerin olmalı ki hayat dalga dalga üstüne geldiğinde dik durabilesin. Etrafındaki her şey yıkılmaya başladığında tutunacak dalın olsun. Gülümsemek mutlu olmak için kafidir Semracım. Bence sen de ailene sarıl sıkma canını su akar yolunu bulur. Rıfat da pişman olmuştur
-Ha kim, ya ben onu unuttum bile benimki de dertmiymiş, tamam gülümserim, sen harbiden istifa mı ettin?
İşte bu anektottaki gibidir hayat .Ne beklersen hayat sana onu verir, önce hayal kurmalı sonra gerçekleştirmek için çalışmalı sonra da korumak için direnmelisin ama esiri olmadan, sahip olduklarının kölesi olmadan hayallerinde boğulmadan. Gülümsemek belki her şeyi çözmez ama pek çok şeyi kolaylaştırır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder