25 Ocak 2012 Çarşamba

Amerikan Dış Politikasında Türkiye ve Kürtler

Türkiye ABD ilişkileri Nixon zamanından beri ivmelenerek artıyor. Türkiye ABD'nin iyi devletler listesinde uzun zamandır. Güney amerikadaki iyi devletler gibi onu da çıkarları gereği kolluyor. Arka bahçesinde olmadığından yaramazlıklarına fazla ses edemiyor ama oradaki üslerinden vazgecemeyeceğinden ilişkiler gerilse bile kopma noktasına gelmez. 
ABD hem ortadoğuda hem doğu akdenizde gücünü devam ettirmek, Rusya ve Kafkaslara uzanabilmek için türkiyeyi elde tutmaya özen gösteriyor. Özellikle diğer Yavru ülkesi iyi çocuk İsraille iyi ilişkilerinden dolayı İsrail'i yalnız bırakmamak adına Türkiyeye pozitif ayrımcılık uyguluyor. Diğer iyi çocuklara yaptığı gibi. Clinton'u hatırlayın 99 depreminde hemen Türkiye'yi ziyaret etmişti. üst düzey ziyaretler açısından Avrupa ülkeleri ile eş seviyede.  Türkiye'nin İran ile ilişkileri ve ABD'nin belirlediği rolden dışarı çıkması biraz sorun olsa da aba altından sopa göstererek hizaya koymasını biliyorlar. 
Texaslı Cumhuriyetçi senatör Tommy Lahora'nın dediği gibi "24 nisan tarihini zikretmek bile kafi". ABD her yıl aynı tiyatroyu oynuyor Türkiye ile, ermeni lobileri de farkına varmalı artık.  Amerikalı yetkililert asarıyı geçiririz diyor sonra çark ediyor. Türkiye geçecekti biz engel olduk diyor, iki ülkenin de kamuoyu uyutuluyor.
ABD'nin bir diğer sopası Bölgedeki Kürtler. ABD IraK'a yerleştiğinden beri Kürtleri hafif kayırmaya başladı.Demokrasi götürülüp parçalanmış Irak'tan en fazla payı onlar aldılar. Kürtlerin bir kısmının zamanında suya düşmüş rahmetli başkan Wilson'un "ulusların kaderini tayin hakkı" hayalini paylaştığını bildiklerinden Irak'ta o kozu oynayarak petrolleri ellerinde tuttular. Kürtleri ileride kullanmak üzere hazır tutuyorlar. Bir yandan silahlar kaybolup peşmergelere ve PKK'ya gidiyor diğer yandan Türkiye'ye.
İki tarafa da ses etmiyor aslında, oranın karışık olması biraz da işine geliyor. 74'te olduğu gibi başına buyruk hareket etmesini istemiyor. Türkiye AB ilişkilerinde de bu var aslında. Evet ABD Avrupalı politikacı ve bürokratlara "Türkiye'yi üyeliğe kabul edin" baskısı yapıyor ama pekala onlar da ABD'den gelen her baskının bu süreçte ters etki yapacağını biliyor. Görünürde ABD destekliyor ama işin içinde olan herkes ABD'nin sürece gerçekten destek vermek istiyorsa bu işe karışmaması gerektiğini biliyor. AB'li Eurokratların Amerikan dış politikasının eline verdiği güzel kozlardan biri bu da. 
Sözün özü Türkiye'yi fazla rahatsız etmeden ikili oynamaya çalışıyor ABD yönetimi. Bush zamanında yükselen anti-amerikancı akımın gazı, güvercin kanattan zenci başkan Obama başa getirilerek alındı. Ama Obama'nın dış politikada söylemsel yumuşama dışında herhangibir değişiklik getirdiğini söylemek zor. Zaten içerideki Wall street krizi ve ABD ekonomisindeki sorunlarla meşgul. Dışarıya bakamıyoruz bahanesi var. Türkiye ile İsrail arasındaki krizi bile fazla önemsemediler. Kuzey Irakta federal yapıya aslında Irak halkının desteği %30larda-kanadalı FPA kurumu P&g , 2000) olmasına rağmen göz yumdu mesela.
Pek çoğunun aklına Arap baharı ardından krizden sonra yeni bri savaş geliyır, yine Amerikan dışişlerine yakınlığıyla bilinen  Senatör Mccarthy "İran haddini aşıyor" söylemini zikretmesi yakın geçmişte Amerikan kamuoyunca özellikle dışişlerine yakın gazete ve tvlerce bolca  şişirildi. Ama şimdilik bir şey olmaz gibi gözüküyor henüz taşlar yerine oturmadı. Burada  Amerikallıların sorması gereken soru, libyaya  nato müdahele ederken Suriye konusunda neden medyada tek satır yazı çıkmıyor.?
Sorunun cevabı aslında basit, Hafız ESad zamanında Suriye ABD'nin kara listesindeydi. Ama Beşar zamanında Şam-Ankara eksenindeki yakınlaşmadan dolayı Suriye'deki dikta bir anda iyi diktatörlüğe terfi etti. Güney Amerika'da da benzer şeyler olmuştu biz şaşırmadık. Amerikan medyası da şaşırtmadı. Baba ve oğul bush döneminde edilmedik laf bırakılmadı Suriye hakkında bir kaç sütun hariç haber çıkmıyor artık nedense.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

About Us

Recent

Random