11 Aralık 2011 Pazar

Qualia/ "Şey"in felsefesi

link1(ingilizce wiki) link 2(Türkçe ekşi)
felsefik argümanlar için bunlara bakabilirsiniz,ekşiye girdiğinizde bilinç kısmına da uğrayın derim.

    Öncelikle şeyin felsefesi benim tanımlamam litaratürde böyle bir şey bulamazsınız, qualia'nın kelime karşılığı şey zamirine denk geliyor. Felsefedeki karşılığı deneyimin öznelliği veya kişisel tecrübenin özelliği diyebiliriz.

   Bu tartışma bizdeki çok gezen mi bilir çok okuyan mı ile eşdeğer sayılır, özetle bunun varlığını veya yokluğunu sorgulayan amcalar salt okuyarak bir şeyi tamamen bilebilir miyiz? veya öğrenme deneyim olmadan mümkün müdür gibi soruları cevaplamaya çalışıyorlar.


 Kaynaklardaki örnekleri es geçip kendi farazi durumlarımı yazacağım, Robinson'un gemi kazasında çok küçük yaştayken tamamen ıssız bir adaya düştüğünü varsayalım, gemi batıyor, kundakta olduğundan bir o kurtuluyor bir şekilde hayatta kalmayı başarıyor. Gemiden de sadece siyah beyaz kitaplar arta kalıyor. Bu kitapların arasında ansiklopedilerde var. Kendi başına bir şekilde okumayı çözüyor. Renkler hakkında bilinmesi gereken tüm bilgileri biliyor yalnız adada ve okyanusta mor renkli hiç bir şey yok. Hayali Robinson'umuza bir kurtarma gemisi geliyor ve patlıcan görüyor. Patlıcanı tanıyabilir mi? Patlıcanın renginden 2aa bu mormuş' diyebilir mi?Ve moru gördüğünde yeni bir şey öğrenmiş midir?

 Yine farazi bir durum, 5. elementteki Mila ablamız üstün yaratık olmasın. Hastaneye geldiğinde kaçmasın.ve bu ablamız renk körü olsun. Bilimadamları hastanede renksiz olarak buna bilgileri öğretsinler ve gelişen teknolojiyi kullanarak gözlerini ameliyat etsinler. Dışarı çıktığında renkleri tanıyabilir mi? Sadece kitaptan öğrendiği şeyleri ilk temasta anlamlandırabilir mi?

 Qualia'nın varlığını tartışmıyorum zira kesinlikle vardır. Dil öğrendiğinizi düşünün, gramerini sözcüklerin anlamlarını belirli bir nebze konteks öğretirler ama o dilin konuşulduğu yere gitmeden asla tam olarak oturmaz. Bir yabancıya istediğiniz kadar namus kavramını anlatın kişisel tecrübe etmeden o kavramı anlamayacaktır tam olarak. Bazı şeyler yaşanmadan bilinmez der eskiler.

Veya aşkı ele alalım, bilimadamları son 20 yıl içinde deney konusu haline getirdiler, kontrollü deneylerle verdiğimiz fizyolojik tepkileri vücudumuzda oluşan biyolojik ve kimyasal tepkimeleri filan araştırıyorlar. Tamamen çözseler bile aşkı tanımlamış anlamlandırmış olurlar mı? Her yaşayanın farklı tanımladığı o hissiyatı nasıl ölçebilecekler zira adına aşk dediğimiz şey vücudumuzda olup bitenler değil yaşadıklarımızdır.

İnsanlar kelimelerle anlaşır yalnız sandığınız gibi kelime seçimleri ve dizimleri o kadar rastgele değildir. Dili öğrenirken kontekst olarak öğreniriz yani ilişkilendirerek. Bu ilişkilendirme dış dünyayla alakalı olabileceği gibi kişisel tecrübeyle alakalı da olabilir. Ağaç dediğimde kati suretle benim aklımdaki resimle sizin aklınızdaki resim birebir örtüşmeyecektir, zira aynı hayatı yaşamadık aynı ağaçları görmedik. Ağacın önüne sıfatlar koyup betimlemeye gittiğim zaman bir nebze de olsa benim ağacıma yaklaşır kafanızdaki resim ama birebir aynı olması çok zordur.

Qualia'nın bir diğer kanıtı aslında hayatımızı biraz da zorlaştırıyor. Metafor, teşbih ve benzetmeler, bunları kullanırken kendi qualimızla yaparız ama bizim qualiamız karşımızdaki veya okuyanla aynı olmadığı için bu durum hayli sıkıntı yaratır.

Qualia birinci tekilin dilidir ama sadece birinci tekilde vardır demek doğru olmaz. Bilimin soğuk teknik dilinde dahi az miktarda da olsa qualia vardır. Qualia dediğim benim nazarımda yaşam tecrübemizin bütünü, tam manasıyla aktarmak zordur ama empati yapabilmemizinde yolu buradan geçer.

Öğrenme süreci veya karar alma sürecini salt duyu organlarımızın verdikleri ve beynimizle yaptığımızı söylemek doğru olmaz. Zira her ikisinde de eksik halka kalır qualia bu boşluğu dolduran şeydir. Bulanık mantık bilgisayar aleminde neyse qualiada insan beyninde odur.

Kişisel auralarımız gibi o da bize hastır, evrensel qualilar da vardır ama çoğunlukla bir nesneye ait qualia , qualia yeni kesilmiş taze ananasın kokusu, dumanı tüten kahvenin aromasıdır. Sanatı edebiyatı mümkün kılan hayatımıza artı değer katma, gerçekliği yeniden yaratma veya yaratılan gerçekliği yeniden yansıtmaktır. Hayatımıza artı değer katan yeni keşiflere yol açan etmendir.

Aynı mekanizmadan farklı şeyler çıkmasını sağlayan katalizördür. Kubist resimdir, senfonidir, Viktor Hugo'nun karakterini anlayabilmemizi sağlayan şeydir, güzel bir filmde kahramanla özdeşleşmemizi sağlayan aracıdır.Her insanın kendine has olmasının belki de ana etmenidir.

Beatles'ın gökteki yıldızlarla dans eden Lucy'sidir, şimdi tüm anlattıklarımı unutup kendi qualianızla tanışın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

About Us

Recent

Random