Türkiye'nin- genel olarak geç merkezileşen ulusdevletler de diyebiliriz- bu meselelerle yüz göz olmasının temel sebebi bunu 20. yüzyılda yapmış olmalarıdır. 16.yyda başlayan ulus-devletin başat yönetim biçimi olması ve bunun Avrupa'dan dünyaya yayılmasından sonra yeni kurulmak sitenen devletlerin fazla seçim şansı yoktu-"Sovyetler var ama" diyecek olanlar için söylüyorum; çok dağıtmamak adına sovyetler anavatan uydu devlet bazında teşkilatlanmış uydu devletlerde halk-ulus esasına dayalı-.
Gelelim ulus-devletleşme sürecine, ekonomik kısımları es geçiyorum ama merkezileşme politik güçü merkeze alma dünyanın hemen her yerinde aynı şekilde olmuştur. Başat olan grup diğerlerini kendine benzetmiştir-ama asimilasyon ama kırım çoğunlukla ikisi birlikte- otoritesini güçlendirmek için güç kullanmıştır. Bunai kolonializm diyenler gidip biraz daha okusunlar bu mevzuları. Ulus devletin sınırlarının belirlenişi coğrafi, kültürel etkenlerle her yerde aynı şekilde olmamıştır kabul ama buraya kadar dediklerim aşağı yukarı aynı şekilde gerçekleşmiş. Kansız bir şekilde devlet kurarım diyen don-kişot'tan daha ütopiktir. Otorite güçle kurulur genellikle sadece devletler için değil yönetimle ilgili çoğu birimde budur, temel olarak korkudan kaynaklı itaat duygusu ve çeşitli yollarla yönetilenin konsensusu alınır. Çoğunluğun konsensusu alındığında hala itiraz edenler varsa direkt askeri müdaheleye maruz kalırlar, ya öldürülür ya sürülür ya da sınır dışı edilirler.
19. yy'ın 2. yarısında ulus bilincini doğduğu bir coğrafyada 20. yy ilk çeyreğinde ulus-devlet kurmaya çalışan bir kadro ve devletten bahsediyorsunuz. O devlet savaştan yeni çıkmış hem de yıllarca süren bir savaştan. Ekonomisi yerle bir vaziyettte ve dünya genelinde korunmacı dış ticaret hakim. Dünya komple savaştan çıkmış herkes benzer durumda, o yüzden merşantalist korunmacı yapılar var uluslararası para sistemin britanya'nın çekilmesinden sonra boşluk oluşmuş. 29da büyük buhran var ve bahsedilen yıllarda 2. dünya savaşının ayak sesleri var. Ülkenin üzerinde Sovyetler ABD ingiltere ve Almanya'nın baskısı var. Bunları yok sayıp devlete fatura kesiyorsunuz.
Bu şartlar altında baktığınızda devlet Dersim'de veya Tehcir esnasında gayet hoşgörülü davranmıştır bence. Diğer devletlerin kuruluşlarına bakın dediğimi anlarsınız.
Gelelim en başta dediğim kısma, Avrupa kendisi bu süreci geçtikten sonra hem kendi halkı için hem de sömürgelerin işini güçleştirmek adına insan hakları demokrasi vs kavramlarına sığındı, soykırım insanlık suçu vs gibi 2. nesil ekonomik hakların ilanına denk gelen suçlar da sadece Almanya için değil bundan sonra bağımsızlık kazanmak isteyecek uluslara karşı koz olması içinde düzenlenmiştir. Devletin o dönemdeki tavırlarını eleştiren genelde sol tandanslı arkadaşlar bunu biraz dikkate alsalar iyi olurdu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder